"Bugün 16 Kasım 1980.
Saat on altı kırk iki.
Sayın dinleyiciler, burası Radyo Şarampol!"
İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz?
İlk gençlik heyecanlarınızı,
Lise yıllarınızı, ilk kopya denemelerinizi,
Asla bitmeyecek dediğiniz dostlukları,
Dikiş makinesi seslerini,
Mektuplaşmaları,
Defter kenarına yapılan süslemeleri,
Radyo yayınlarını,
Oturdum bir yerde saatlerce,
Durdum öyle kıpırtısız,
Düşündüm, öylece düşündüm,
Seni, beni, dünyayı, dünyamızı...
Yazmaya başladım sonra,
Her şeyi yazdım da
Biz birbirinizi ne çok severdik,
İşte onu yazamadım.
Denedim ama olmadı.
Sonra hatırladım,
Sen de severdin!
Sevmiyorum deyip gidene kadar...
Biliyordum yine sevecektin.
Ben inandım.
Koca dünyada,
İnsan kalabalığının ortasında,
İnandığım yalanla kalakaldım.
Sahi sen!
Nereye gittin?
Bu sefer dönmedin de...
Ben senin içindeyim, sen benim içimdesin, biz dünyadayız ve dünya içimizde. Hepimiz biriz. Dünyaya zarar verirseniz, insanlara veya hayvanlara zarar verirseniz kendinize zarar verirsiniz.
Öyle bir hayat yaşamalıyız ki hayatımızda bir çok insana faydalı olup onların hayatlarına ışık olmalıyız. Biz öldüğümüz zaman arkamızda bıraktığımız insanların gönlünde yer almak için bir çok insana ilham kaynağı olmalıyız. İşte böyle olursa verimli ve faydalı bir ömür yaşamış oluruz.. Eğer kalıcı olumlu izler bırakmazsak ve bunun için hiçbir şey yapmazsak işte o zaman hiç kimsenin umrunda olmayız. Ve arkamızdan ağlayacak kimsemiz olmaz. Hepimiz kendimize sormalıyız. "BİZ ÖLÜNCE KİM AĞLAR?"
Robin Sharma Öldüğümüzde arkamızdan kim ağlayacak? Bu gezegenden gitme ayrıcalığına ulaştığımız zaman bu kaç yaşamı etkileyecek ?
Bizi takip eden kaç nesili etkileyecegiz ve bu nesiller üzerinde nasıl bir etki bırakacağız?
Son nefesimizi vermeden önce arkamızda bırakacağımız imza ne olacak? sorunlarının yanıtlarını bu kitabında ayrıntılı bir şekilde açıklamaktadır.
Ben beğenerek okudum sizlere de tavsiye ediyorum ...
“Sevgiyle herkes güzel olur. Ümitle her şey mümkün olur. İnançla hepsi gerçek olur.
“Yavaş yavaş azalır insan, azaldıkça da bitiverir. Kendinden taviz veren kişi her gün bir şeyini kaybeder sonra bir gün her şeyini... Kaybedenlerden olmak istemiyorsan önce ‘ben’ demeyi bileceksin, öğreneceksin. Hayat öğretir zaten, sen anlamak istemesen de. İş işten geçtiğinde de ne yazık ki kendine geç kalırsın.”
sen say ki, ben yollarında yürümeyi hiç haketmedim.
yorgun bir yolcuydum ve dinlendim merhametinin gölgesinde.
"farzet ki hiç ağlatmadın, hiç üzmedin misafirini.
ve düşün ki biz ikimiz hiç kaybetmedik, birbirimizi.."
benden fazla sevilirsen birgün
bil ki bedenim göçünce değil, ben o gün ölürüm.
ve sen say ki sana gökyüzünde huzur veren yaramaz bir buluttum, sana gülümsedim ve geçtim..