İbn Kayyım el-Cevziyye, İgasetu’l-Lehfan fi Mesayidi’ş-Şeytan adlı eserinde
der ki:
Peygamberlerden başkaları, şahsî düşüncelerinde ve ilhamlarında hata da ederler,
isabet de. Onların zan ve ilhamları, düşünceleri ve hatıraları
80, Allah’ın kulları için delil ve
hüccet niteliği taşıyamaz.
Allah’ın ilhamına mazhar olanların sadatı, ashab-ı
Olm siz adam akıllı insanlar olsaydınız hiç kadınları bu sohbete dahil etmez konuyu uzatmadan Burhan ve babamla konuşurdunuz ama siz naptınız yine her zamanki gibi kendinizi büyük gördünüz. Neyse Allah büyüktür elbet bir gün hakkımız sorulacaktır. Tamam belki bu hırsızlık olayı tam gün yüzüne çıkmamış olabilir ama biz sizin ne olduğunuzu çok çok
Hazret-i Mevlânâ Eğitim Vadisinde Henüz Otuz Küsür Yaşlarında İken Zâhiri Bilginin Zirvesine Yaklaşır. Alacağı Mesafe Neredeyse Kalmamış Gibidir. Tam O Sıralarda Karşısına Sır Dolu Esrarengiz bir Derviş Çıkar :
Şems-i Tebrizî.
Elini öpüp kaybolur.
Daha sonra tekrar gelir ve öyle bir sual sorar ki, kitapların satırları cevaptan habersizdir.
“Âdem” den murad Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemdir. "Nokta"dan murâd Hakikat‐ı Muhammediye'dir. Hakikat‐ı Muhammediye, zât‐ı ilâhiye ayna olduğu gibi, Hakk’a ulaşmağa da vesiledir. Bu nokta, kâinatın her bir cüz'ünde
seyran eder. Yine bu nokta, kâinatın her bir cüz'ünün varlık sebebidir. Allah Teâlâ'yı
“Aşk bir noktadır ancak, bir dilbere düşen gönül aşkı onun yüzündeki bir ben ile müşahede eder. Bazen bütün bir mana noktada bulur kendini. Değil mi ki Kelam'in dahi özü "be" harfinin altındaki bir noktadır. Bütün harfler bir nokta ile başlar ve aşk dahi bu noktanın manalarindan biri dir ancak. İnsan bir noktadan ibaret..." dedi ve bir şiir düştü diline ansizın. Ezberlemiş miydi bu şiiri daha evvelden bilemiyordu. Sadece okudu:
Hakk ilmine bu âlem bir nüsha imiş ancak,
Ol nüshada bu Âdem bir nokta imiş ancak.
Ol noktanın içinde gizli nice bin deryâ,
Bu âlem o deryâdan bir katre imiş ancak.
Âdemliğini her kim bulduysa odur Âdem,
Yoksa görünen sûret bir gölge imiş ancak.
• Allah’ü Teâlâ’ya ancak Esmâü’l-Hüsnâ’dan biri ile dua yapılır ve ancak Esmâü’l-Hüsnâ’dan biri ile zikir edilir.
• Örneğin: “Tanrım! Tanrım!” diye dua edilemez ve “tanrı, tanrı” diye zikir edilemez.
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ buyuruyor:
• “Esmâü’l-Hüsnâ (en güzel isimler) Allah’ındır. O halde O’na, onlarla dua edin.” (A’râf, 180)
• “Yer
Hayyam ve nice ademin bu minvalde dile getirdiklerinin, "kalbim temiz müslümanlığı" ifadesiyle alaya alındığına sıklıkla tanık oluyorum. Hayyam'dan bu yana hep böyle düşünenler oldu mu yoksa zamana, ulemaya, ortalama müslümana, yönetime, dünya haline göre değişen ve taraftar toplayan bir yargı mı bu bilebilmek mümkün müdür? Ömrünün
Şeyh fahişeye demiş ki: Utanmaz kadın;
Her gün sarhoşsun, onun bunun kucağındasın. Doğru, demiş fahişe, ben öyleyim; ya sen?
Sen bakalım şu göründüğün adam mısın?
Meşher(sergi,Gösterme yeri)
Her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca o Sultan-ı Zişan dahi istedi ki bir ((meşher)) açsın, içinde sergiler dizsin, ta nâsın enzarında saltanatının haşmetini, hem servetinin şaşaasını hem kendi sanatının harikalarını hem kendi marifetinin garibelerini izhar edip