Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ey oğul! Emirler karşısında tam bir vefa örneği göster. Nehiyler karşısında ise hasta gibi ol. Belâ ve takdir karşısında ise sus ve kaybol! Fayda sana geri dönüp, zarar senden defedilinceye kadar ölü gibi ol. Muhib, Hakk'a nisbetle duyan ve görendir, fakat halka nisbetle sağır ve dilsizdir. Şevk ve iştiyak beş duyuyu kapladığında onun kalıbı halk ile olur, fakat mânâsı Hak iledir.
Sayfa 89
Risale-i Nur'u nasıl okuyalım?
Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan'ın bu asırda bir mu'cize-i mâneviyesi, yüksek ve parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur'u nasıl okumalıyız? DİKKAT VE TEFEKKÜRLE OKUMAK En başta ve en evvel Risale-i Nur’u dikkat ve tefekkürle devamlı olarak okumak. Risale-i Nur’u, dikkat ve tefekkürle ve devamlı olarak müsaid vakitlerimizi
Reklam
SEKİZİNCİ NOTA: Ey sa'y ve ameldeki lezzet ve saadeti bilmeyen tenbel insan! Bil ki: Cenab-ı Hak, kemal-i kereminden, hizmetin mükâfatını, hizmet içinde dercetmiştir. Amelin ücretini, nefs-i amel içine koymuştur. İşte bu sır içindir ki, mevcudat hattâ bir nokta-i nazarda camidat dahi, evamir-i tekviniye tabir edilen hususî
Tasavvufi Şevk
Yahya b. Muâz kuddise sirruhû "Şevkin alâmeti çocuk sütten kesilir gibi nefsanî isteklerden kesilmektir" buyurur. Zunnûn el-Misrî hazretleri ise der ki: "Şevk, derecelerin en yükseği ve makamların en yücesidir. İnsan şevke ulaştığı zaman Rabbi'ne iştiyak duyar, O'na kavuşmayı ve cemâlini müşahede etmeyi ümit ederek ölümü arzular." Bu söz şevkin hem alâmetini hem de bir makam olarak yüksekliğini ifade eder.
Zaten bir alıntı ne kadar yaralayabilir ki...! Bir ahh çektim...
Oh! Ne büyük ızdırap! Ne büyük iştiyak! On beş yıldır hafızasını kaybeden, geçmişini ve kendini unutan, şimdi bir iz, bir belirti, bir hatıra karşısında hafızasını yeniden kazanmaya başlayan bir adam gibiydim. Unuttuğum şeyleri hatırlamaya başladım. Ne büyük bir şevk! Ne büyük bir dert! Şevk ve dert bir doğum ve bir ölüm... Yakında dostunu görmeye gideceğine inanan birinin ölümüne tahammül etmek gibi bir şey...
Sayfa 274
Eğer insan Allah’a bağlanır, O’na âşık olursa. Sevgilisi Allah olur. Sevgisinde öyle ileri makâma ulaşır ki, Allah’ın yaratıklarına karşı duyulan aşkta yok (fenâ) olma halinden çok daha ileri bir makâmda, Allah’ın aşkında yok olur. Çünkü o varlıklara, o şekillere duyulan aşk, varlık ya da o şekil, sevenin gözünde kaybolunca, yok olmaktadır. Oysa sevgili Hakk Teâlâ olunca, O daima nıüşâhede edilebilir durumdadır. Sevgilinin müşahede edilmesi, tıpkı beden üzerinde gıdaların bıraktığı etki gibidir. Yani beden o gıdayla büyür, gelişir. Sevgilinin müşahede edilmesi arttıkça sevgi de artar. Aşka özgü olan bu durum nedeniyle, sevgiliyle karşılaşınca şevk sakinleşir, yatışır fakat yeniden kavuşma ar­ zularıyla iştiyak yeniden canlanır, işte sevgiliyle birarada bulunan âşık bunları hisseder.
Reklam
Selâm olsun, istikâmet üzere olanlara.
Allah, kulunu unutursa o kulun nefsini ilâh edinerek yaşaması kaçınılmaz olur. Kulun gönlünde iştiyak, muhabbet, aşk, şevk ve heyecan yoksa o kul mutlaka zikrini, fikrini, abdest ve namazını gözden geçirmelidir. Fakat kulda sürekli bir zikir hali varsa, bir coşku varsa ve kul dünya ile meşgul olduğu halde her meşguliyetinde yine Hakkı tefekkür ediyorsa işte o kul istikamet üzeredir. Selâm olsun, istikâmet üzere olanlara.
Sayfa 116 - Nesil YayınlarıKitabı okudu
127 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.