Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mühim...
Bizimle alâkadar bir zât, pek çokların şekva ettikleri gibi; eskiden şiddetli bir tarîkatta okuduğu evradındaki zevk u şevkini kaybettiğini ve sıkıntı ve uyku galebe ettiğini müteessifane şekva etti. Ona dedik: Maddî hava bozulduğu vakit nasılki sıkıntı veriyor, asabî sînelerde inkıbaz hali başlıyor; öyle de, bazan manevî hava bozuluyor. Hususan maneviyattan yabanileşmiş bu asırda ve bilhâssa hevesat ve müştehiyat-ı nefsaniyeyi taammüm etmiş memleketlerde ve hususan şuhur-u muharreme ve şuhur-u mübarekede manevî havayı tasfiye eden âlem-i İslâmın intibah ve teveccüh-ü umumîsi, o mübarek şuhurun gitmesiyle tevakkuf etmesinden fırsat bulup havayı bozan dalaletlerin tesirleri zamanında ve bilhâssa kış tazyikatı altında, bir derece hayat-ı dünyeviye ve hevesat-ı nefsaniyenin tasallutlarının noksaniyetinden, ehl-i İslâm ve ehl-i imanda, hayat-ı uhreviyeye çalışmak iştiyakı, baharın gelmesiyle hayat-ı dünyeviyenin ve hevesat-ı nefsaniyenin inkişafıyla o iştiyak-ı uhreviyeyi gizlemesi ânında elbette böyle kudsî evradlarda zevk, şevk yerinde esnemek ve fütur gelir. Fakat madem خَيْرُ اْلاُمُورِ اَحْمَزُهَا sırrıyla; meşakkatli, külfetli, zevksiz, sıkıntılı a'mal-i sâliha ve umûr-u hayriye daha kıymetli, daha sevablıdır; o sıkıntıda, o meşakkatteki ziyade sevabı ve makbuliyeti düşünüp, sabır içinde mesrurane şükretmek gerektir.
Kudüs'te Berkükiyye Medresesi hocası Sirâmî (ö. 790/1388) ile tanışan Ayni, ondan çok etkilenmiş ve onunla Mısır'a gitmiştir. Ayni, Sirāmi hakkındaki düşüncelerini ve onunla beraber Mısır'a gidişini şöyle ifade eder: Hocam, Kudüs'e geldiğinde ben de Kudüs'ü ziyaret etmek için gitmiştim. Burada onunla karşılaştım. Daha önce onun adını duymuş, fakat onu görmemiştim. Kalbimde ona karşı büyük bir iştiyak vardı. Onunla sohbete devam ettim. Onu, ilim açısından insanların en faziletlisi, yumuşak huyluluk ve sohbet açısından insanların en iyisi olarak gördüm. Daha önce aklımda yokken faydalı sohbeti, beni onun hizmetinde Mısır'a gitmeye sevk etti; hâlbuki düşüncemde ziyareti tamamlamak ve vatanıma dönmek vardı. Ancak onu gördüğümde ailemi ve vatanımı terk ettim. Kudüs'te 10 gün kaldıktan sonra onunla beraber Mısır'a gittim."
Reklam
Her şey nasılki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor; öyle de rızık dahi bütün envâıyla mânen ve maddeten, hâlen ve kâlen şükür ile kâimdir, şükür ile oluyor, şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor. Çünkü; rızka iştihâ ve iştiyak, bir nev'i şükr-ü fıtrîdir. Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-ı şuurî bir şükürdür ki, bütün hayvanatta bu şükür vardır. Yalnız insan, dalâlet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor; şükürden, şirke gidiyor. Hem, rızık olan nîmetlerde gayet güzel süslü suretler, gayet güzel kokular, gayet güzel tatmaklar; şükrün davetçileridir, zîhayatı şevke davet eder.. ve şevk ile bir nev'i istihsan ve ihtirama sevkeder.. bir şükr-ü mânevî ettirir. Ve zîşuurun nazarını dikkate celbeder, istihsana tergib eder. Nimetleri ihtirama onu teşvik eder. Onun ile kâlen ve fiilen şükre irşad eder ve şükür ettirir ve şükür içinde en âlî ve tatlı lezzeti ve zevki ona tattırır. Ramazan İktisad Şükür
Sayfa 65 - RnkKitabı okudu
✧ ORUCUN KAZANDIRDIĞI FAYDALAR ✧
⁠●⁠ İnsan, ruhla cesetten mürekkep bir yapıya sahiptir. Bu yapıdaki her iki unsur, insanı kendi yörüngesi etrafında döndürmeye çalışmaktadır. Bu ikisinden biri olan madde, şehevî ve behîmi arzulardır. Yani insanın ceset itibarıyla sahip olduğu, Kur'ân'ın da bize şu cümlelerle tanıttığı yönüdür: "Andolsun ki biz insanı kuru bir
Aşırı sevgi, âşıkların akıllarını başla­rından alır; onları zayıflatır, bir deri bir kemik haline sokar; düşüncele­rine musallat olur, inatçı bir saplantı, bir kuşku, bir türlü uyuyamama, kuvvetli bir aşk arzusu, bir şevk, bir iştiyak, devamlı uyanık kalma gibi haller doğurur. Bu sevgi, insanın davranışını bütünüyle değiştirir, gön­lünü ve yeteneklerini alt üst eder. Sevgilisi hakkında yanlış, hatta kötü bir fikir ve kanaat sahibi olacak, onun hakkında suizanda bulunacak kadar, âşığı acılara boğar. Bu sevgi, âşığı deli-divaneye çevirir.
Akıl gaflete girip Allah'ı unutsa dahi, vicdan yaratıcısını unutmaz. Daima O'nu görür, O'nu düşünür, O'na yönelir. İlham vicdanı daima aydınlatır. Meyil arzusu, iştiyak ve aşk-ı ilahi vicdanı daima Allah'ı bilmeye ve bulmaya sevk eder. Fıtrattaki bu cazibe, sürekli cazibedar bir hakikati cezbiye meydana gelir.
Sayfa 35
Reklam
Allah'a verdikleri sözü hiç unutmayanlar, cümle yaratılmışa o sözle ve o sözden doğru bakanlar hep şevk, iştiyak ve tazelikle yaşar, sadece içlerini değil, temas ettikleri her yeri bahar kılarlar...
Sayfa 144
Zünnûn-i Mısrî Hazretleri bir gence şu tavsiyelerde bulundu. Zünnûn-i Mısrî -rahmetullâhi aleyh- şöyle buyuruyor: Bir gence şu tavsiyelerde bulundu: “Ey delikanlı! Nefsine melâmet silâhı ile (onu kınayıp ayıplamakla) karşı çıkıp, zulmün her türlüsünü defederek onu derli toplu bir şekle sok. Böyle yaparsan yarın selâmet (kurtuluş) elbisesini
Vahyin pırıltıları göz kamaştırır Ve en üst bilgi vahiy Pratiği ise sünnettir Sabitelerimiz, vahiy ve sünnet Mihenk taşımız Altını da bakırı da ona vururuz. Vahiy, kuşatıcıdır ve
● Artık fikir cesareti kalmamış, buna karşı bir şevk ve iştiyak duyulmuyor.
Reklam
Diyalektik Kıyas Teorisi
_Burhan, tüm şüpheleri ortadan kaldıracak açıklıkta ve itirazlara yer bırakmayacak kesinlikte bir kıyas ve delildir. Kesin ve zorunlu bilginin ilke ve kurallarını vermekte, felsefeyi mükemmel hale getiren kaideleri içermektedir. Bu bakımdan da o, mantığın en yüce bölümü olmaktadır. _Burhan, 3 çeşittir: _1- Varlık burhanı. (Tez) _2- Sebep
Şevk ve özlem kavuşmayla dinerken iştiyak ka- vuşmayla artar ve pekişir. Gayret onun niteliğidir ve başkasından düşmüştür. Başkasının var olmadığını bilen gayret (kıskançlık) özelli- ğiyle nitelenmez ve gayreti hayret saymaz. Hayrete düşen nasıl gayret sahibi olabilir ki? Başkanın varlığına inanmakla birlikte hayret sahibi- nin ayağı sabit olmaz. Gayret sayesinde tanımlar sabit olur, onun sayesinde engelleme gerçekleşir. Allah’a karşı gayret sahibi olan kişi O’nu bilmeyendir. O hakkmda gayret edilemeyen el-Gayur’dur, çünkü O’nu sınırlamak imkânsız olduğu kadar O’nun yanında sabit durula- maz. Allah hakkmda gayret O’nu sınırlamak, O’nu sınırlamak ise kendisini zıddı veya ortağıyla bir saymak demektir. Allah gayreti ne- deniyle taşkınlıkları yasaklamıştır. Artık bunu kabul et ve tartışmaya girme!
126 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.