SALÂTỪL-FÂTIH SIGA-I SERÎFESI
Ayrıca Medine-i Münevvere' de mücâvir bulunan Hâsimiyye (Hâsimogullarindan) bir kadin, hizmetcileri tarafından eziyete uğrayınca durumunu Rasûlüllâh ( sav)e şikayet etmiş, bunun üzerine Hucre-i Serîfe' den kendisine: "Senin için ben örnek değil miyim?! Ben sabrettiğim gibi sen de sabret." buyrulmuştur. (es-Süyûti, Tenviru' l-halek, sh: 53-54) Yine böylece Seyyid Ahmed er-Rifâ'î (Kuddise Sirruhû)
Sayfa 124
وعن أبي سعيد الخدري، رضي الله عنه ، قال ‏:‏ جلس رسول الله صلى الله عليه وسلم، على المنبر، وجلسنا حوله، فقال‏:‏ ‏"‏إن مما أخاف عليكم من بعدي ما يفتح عليكم من زهرة الدنيا وزينتها” ‏ Ebu Said el Hudri (ra) der ki: Rasulullah (sav), mescidde bulunduğumuz bir sırada vaaz kürsüsüne oturdu, biz de etrafına oturduk. Şöyle buyurdu: Sizin için en çok korktuğum, Allah'ın sizi dünya servetine ve dünya ziynetine kavuşturmasi kalbinizi bunlara kaptırıp, ibadetlerinizi ihmal etmenizdir ( Tergib ve Terhib Hadis kitabı cilt 6 sh 247 ) Bu hadisi şerifi Buhari ve Müslim ittifakla rivayet etmişlerdir
Reklam
عن أنس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال يجاء بابن آدم يوم القيامة كأنه بذج فيوقف بين يدي الله فيقول الله له أعطيتك وخولتك وأنعمت عليك فماذا صنعت فيقول يا رب جمعته وثمرته فتركته أكثر ما كان فارجعني آتك به فيقول له أرني ما قدمت فيقول يا رب جمعته وثمرته فتركته أكثر ما كان فارجعني آتك به كله فإذا عبد لم يقدم خيرا فيمضى به إلى النار Hz. Enes, Rasulullah Efendimizin şöyle dedigini rivayet ediyor: “Kıyâmet günü Âdemoğlu âdeta bir kuzu gibi getirilip Allah Teâlâ’nın huzûrunda durdurulur. Allah Teâlâ ona: «Ey kulum! Sana hayat, sıhhat, âfiyet, âzâ gibi sayısız nîmetler verdim, (evlât, hizmetçiler, mal, makâm gibi) bol bol ihsanlarda bulundum, büyük inʻâmlarda bulundum. Peki, bütün bunlara mukâbil sen ne yaptın?» buyurur. Kul: «–Yâ Rabbi, bana lûtfettiğin malları topladım, onları üretip artırdım ve olduğundan daha fazla bir hâlde geride bıraktım. Beni dünyaya geri gönder de onların hepsini Sen’in yolunda infâk ederek Sana getireyim.» der. Allah Teâlâ: «–Bana, önceden âhirete gönderdiğin sâlih amelleri göster!» buyurur. Kul yine: «–Yâ Rabbi, bana lûtfettiğin malları topladım, onları üretip artırdım ve olduğundan daha fazla bir hâlde geride bıraktım. Beni dünyaya geri gönder de onların hepsini Sana getireyim.» der. O, âhiret için hiçbir sâlih amel işlememiş bir kuldur ve derhâl Cehennem’e götürülür.” (Tergib ve Terhib Hadis kitabı cilt 6 sh 244) Bu hadisi şerifi Tirmizi ve Müslim rivayet etmişlerdir
... Ayrılığa düşen müslümanların arasını bulup onları ıslâh etmek (Hucurât: 49/9,10) varken, onların tümünü ve samimi İslâm bilginlerini itham edip onlara "din bezirganları" (sh.421) sıfatını yakıştırmak ve belki böylece bir kıvılcımla ateşi alevlendirmek; ne müslümanlıkla ne de ilmî kariyerle bağdaşır.
Sayfa 222 - Mustafa Varlı, 4. Baskı, Ankara 1999Kitabı okuyor
Taş yürekli, şûh sevgilim! Ben sana "Putsun" demiyorum. Çünkü put taş yürekli olsa da böyle zûlmetmez.
Akşam vakti ve namazı...
Hem insanın vefatıyla bütün sevdiklerinden bir firak-ı elîmane içinde ayrılıp kabre girmek zamanını hatırlatır. (Sözler 50.sh - Risale-i Nur)
Reklam
Kim zenginin yanına oturur, dünya malı için ona tabasbus ve yağcılık yaparsa, dininin üçte biri gider ve cehenneme girer (Tergib ve Terhib Hadis kitabı cilt 6 sh 241) Zengine, servetinden dolayı hürmet dini yok eder
Rasulullah Efendimiz (sav) buyurdular: Kişinin, mal ve mevki peşinde koşarak dinini ifsat etmesi ( zaafa düşürüp perişan etmesi) iki aç kurdun sürüye dalıp koyunları perişan etmesinden daha tehlikelidir. ( Tergib ve Terhib Hadis kitabı cilt 2 sh 238)
Onların ellerinden bal yer gibi, öyle dostlar bulur ki; daima dualarıyla âb-ı kevser gibi feyizler, âlem-i İslâmın etrafından onun ruhuna içirilir ve defter-i a'maline geçirilir. (Mektubat 414.sh - Risale-i Nur)
Sayfa 414
Evet, Kur'an okumak için diz çökmek şart değildir. Rahle önünde oturmak şart değildir. Kur'anı mezar kitabı haline sokmak yanlıştır. Sipariş hatim okumak yanlıştır. Hazır hatim işlemi yanlıştır. Fakat bütün bu yanlışları tüm müslümanlara ve İslâm bilginlerine yamamak yanlıştır. Bir doğruyu söylemek için, herkesi sıradan suçlamak da yanlıştır. Bu arada Kur'an, elbette ki her fırsatta okunmalıdır. Fakat temiz iken ve temiz yerde okunmalıdır. Buna göre Kur'an ayakta okunur, oturarak okunur, yatarken okunur, yürürken okunur, abdestli ve abdestsiz okunur. Fakat abdestsiz ele alınmaz. Cünüp iken okunmaz. Hayızlı ve nifaslı iken okunmaz. Banyoda, tuvalette okunmaz. Haram işlenen meclislerde; içki ve zina âlemlerinde, kumar masalarında okunmaz. Yani bazı durum ve yerlerde Kur'an okunmaz. O'na el sürülmez. Bu, hiç bir zaman yazarın belirttiği gibi "Kur'an okumayı bir tür merasime bağlamak" (sh.286) değildir. Veya bu şartlar "saçma" (sh.288) da değildir. Aksine Kur'an'ın değerini korumaktır.
Sayfa 154 - Mustafa Varlı, 4. Baskı, Ankara 1999Kitabı okuyor
Reklam
Shu kunlarda hamma Efe va Ecedan "katta bo'lganingda nima bo'lasan?" — deb so‘radi u. Ularning hech biri ulg'ayganlarida nima bo'lishini hali bilishmaydi. Efe goh yuk mashinasi haydovchisi, goh oshpaz bo‘lishni xohlaydi. Balki oshpaz, yuk mashinasi haydovchisi bo‘lib qolar, kim biladi! U o‘zi tayyorlagan taomlarni yuk
Dünya sevgisini kalbine indirmeyen kimseyi gördüğünüzde ona yaklaşın. Onunla dost olun . Çünkü ona hikmet verilmiştir ( Tergib ve Terhib Hadis kitabı cilt 6 sh 212)
Rasulullah Efendimiz (sav) buyurdular: Ümmetimden öyle fakir kimse var ki, Birinize gelip bir dinar ( altın) istese vermez. Bir dirhem (gümüş para) istese vermez. Bir fels (altın ve gümüşün dışındaki madeni para) istese vermez. Aynı kimse Allah 'tan cenneti istese ona verir. Kendisine değer ve önem verilmeyen o fakir, eğer yemin ederek Allah 'dan bir şey istese, mutlaka dileği kabul olunur ( Tergib ve Terhib Hadis kitabı cilt 6 sh 206)
[Mustafa Kemal Atatürk'ün] son dileği, Ezan'dan başka ibadetleri de Türkçe yaptırmak ve Türk kafasını Arap kafası köleliğinden kurtarmaktı. Türk Ocağı'na gittiğimiz gün, Kur'ân'ı Türkçe'ye çevirmek konusunu açtı idi. Orada bulunan Kazım Karabekir [şöyle dedi] : - Kur'ân-ı Azimüşşan Türkçe 'ye çevrilemez, Paşa hazretleri. - Niçin çevrilemez efendim? Bu sözünüz, "Kur'ân'ın manası yoktur!" demektir. - Hayır efendim ama, mesela 'Elif-Lam-Mim'... Ne diyeceğiz buna? - Ne demektir 'Elif-Lam-Mim'?! - Meçhul efendim... - Öyle ise karşısına bir sıfır koyar, çevirmeye devam edersiniz. Falih Rıfkı Atay, Atatürkçülük Nedir?, sh. 47-48, İstanbul, 1966
Sayfa 9
İşte dünya süslü bir menzildir. Herbirimizin hayatı, bir endam âyinesidir. Şu dünyadan herbirimize birer dünya var, birer âlemimiz var. Fakat direği, merkezi, kapısı, hayatımızdır. Belki o hususî dünyamız ve âlemimiz, bir sahifedir. Hayatımız bir kalem.. onunla sahife-i a'malimize geçecek çok şeyler yazılıyor. (Mektubat 11.sh - Risale-i Nur)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.