Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Dili oldukça hafifti. Çeviriden midir yoksa benim yazarın kalemine alışkın olmadığımdan mıdır bilmiyorum ama bazı yerlerde karakterlerden hangisinin konuştuğunu anlamıyordum. O yüzden tekrar okumak durumunda kaldım. O tarz istisnalar dışında bence oldukça akıcı bir kitap yazmış.
Kitap hakkında görüşlerimi ifade
Gazi Mustafa Kemal'in meşhur sözü ile başlıyor:
"Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatkar olamazsınız."
İsmi de Üvey Evlat olunca, içeriğine bakmadan önce anlıyor insan, ilerleyen sayfalarda neler yazacağını... Ülkemizdeki üvey evlatların içerisinden sanatçı olanlara
Olaydı koskoca millette bir beyinli kafa;
“Vücudu bir yana atmak,dimağı bir tarafa,”Akıllı kan değil”der de böyle yapmazdı.”
Ne oldu,sor bakalım?Milletin öz evladı,yabancıdan daha düşman kesildi birbirine!
Mehmet Akif
Baksana kim boynu bükük ağlayan?
Hakk-ı hayatın senin ey müslüman!
Kurtar o biçareyi Allah için,
Artık ölüm uykularından uyan!
Bunca zamandır uyudun,kanmadın;
Çekmediğin kalmadı,uslanmadın.
Çiğnediler yurdunu baştan başa,
Sen yine bir kere kımıldanmadın!
Ninni değil dinlediğin velvele...
Kükreyerek akmada müstakbele,
Bir edebi sel ki zamandır
Almanya tehlikeli bir ülkedir. Sosyalizm maskaralıklarının orada alıp yürümesi yarın Almanya’yı yeni gelişmelerin eşiğine atacaktır. Adolf Hitler durup dururken değil, büyük ve kültürel bir millete karşı İngiltere ve Fransa’nın ahmakça siyasetleri yüzünden ortaya çıkmıştı. Bugün de başka bir Adolf un, Adolf von Thadden’in başkanlık ettiği
KOCA RAGIP PAŞA, HAŞMET VE FİTNAT HANIM ARASINDA ŞAKALAR
Osmanlı şairlerinin en büyüklerinden olan Koca Râgıp Paşa ile en ünlülerinden Haşmet ve kadın şairlerimizin başında gelen Fitnat Hanım arasında bir takım latifeler yapıldığı rivayet olunur ve halk arasında bu latifelerin muhtelif şekilleri tekrarlanır. Bu üç şair, çağdaş oldukları için
Bir infilâk-ı safâdır ki yâr-ı cânımdır
Sabahı pek severim, en güzel zamânımdır.
Ridâ-yi leyli henüz açmamıştı dest-i semâ
Sabâ da hâb-ı sükûndan ayılmamıştı daha