Uzun zamandır Amin Maalouf okumak istiyordum ve bu kitap onunla tanışma kitabım oldu. Tanışmak için gerçekten çok doğru bir kitabı seçmişim. Daha ilk sayfalarda beni etkisi altına aldı. Ve neden bu kitabı aylardır kitaplığımda beklettim ve daha önce okumadım dedim.Bunun en önemli sebebi de konusu.
Maalouf'un bu eseri, bir aşk hikayesi, bir şehir hikayesi, bir tarih hikayesi, bir bir bir... Bir kitap içinde birçok hikaye.. Ama aslında bu kitap, bir kitabın hikayesi; Ömer Hayyam'ın rubailerini kendi eliyle yazdığı el yazması Semerkant Yazması'nın hikayesi.. Ve bu yazmanın geçmişten günümüze yolculuğu ..
Ömer Hayyam hayranı olarak, ilk kez bu kadar güzel anlatıldığını gördüm o eşsiz şairin. Ömer Hayyam ve Cihan'ın aşkı, Cihan'ın Hayyam'a anlattığı 1001 gece masalı tadında Selçuklu hikayeleri, Hayyam'ın şiirlerinden ve bu şiirlere ilham olan konulardan örnekleri okurken ne kadar etkilendiğimi kelimelerle ifade edemem.
Dolu dolu bir kitap bu. Buram buram tarih kokuyor. Sadece Ömer Hayyam ve Selçuklular yok. İran'ın bir dönem tarihi, Nizamülmülk'ten Melikşah'a kadar tarihte önemli bir çok ismi, ve en çok ilgimi çeken konulardan biri, Alamut Kalesi, Hasan Sabbah'ın ortaya çıkışı ve Haşhaşilerin kuruluşu da var üstelik.
Benjamin Omar Lesage adlı bir Amerikalı, Hayyam'ın orijinal el yazmasının peşine düşüyor. Hikaye, onun ağzından aktarılıyor. Omar ismi, anne ve babasının Hayyam'a olan sevgileri dolayısıyla verilmiş kendisine. O da ismi dolayısıyla belki de , Hayyam'ı aramak için doğuya yolculuk yapıyor. Kesinlikle herkesin okuması gereken bir kitap ve şiddetle tavsiye ediyorum.