Yorganların altında, ışığı kapalı odaların içinde, göz kapaklarımızın ardındaki karanlıkta... Kendimizle hep karanlıkta tanışıyoruz. Çünkü içimiz yalnızca sesler sustuğunda bizimle konuşuyor. Yalnızca ışıklar kapandığında bize elini uzatıyor... Şimdi gözlerinizi kapatın, içinizden 10'a kadar sayın... Ve kendinizi hissedin, içinizdekini hissedin, ruhunuzu hissedin, kendinizi selamlayın, kendinize merhaba deyin...
Bir...
İki...
Üç...
Dört...
Beş...
Altı...
Yedi...
Sekiz...
Dokuz...
On...
Merhaba, kendim... Ben senim. Tanıdın mı? Seninle neler yaşadık, hatırlıyor musun? Neler gördük, neler atlattık, kaç yüke direndik. Ne acılar çektik seninle, kaç gece ağladık, kaç kez kendi avuçlarımızı sıka sıka canımızı acıttık, kaç kez dudağımızı kanattık, kaç kez bağırmak istedik ama sustuk, kaç kez o yorganı başımıza çektik, kaç kez sevdik kaç kez söyleyemedik, kaç kez korktuk, kaç kez kaçtık... Yahu biz seninle ne sözler işittik? Ne bakışlar gördük. Ne çok acır gibi baktılar bize, hatırlıyor musun o bakışları? Yere düştük, dizimiz acıdı diyemedik. Âşık olduk, seviyorum diyemedik. Elimizi uzattık, tutunacak yer bulamadık. Kaç kez ruhum, kaç kez... Biz seninle kaç kez dibi gördük?
Belki hala dipteyiz, öyle değil mi?