Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Rusya’nın düşün hayatına yön veren önemli yazarlardan biri olan ve çoğunlukla başyapıtı “Ana” ile tanınan Maksim Gorki’nin ilk dönemine ait kısa bir roman “Ekmek İşçileri”.
Otobiyografik ögeler barındıran bu roman, Çarlık dönemi sonlarında gizli devrimci eylemlerin yoğun olarak yaşandığı, bir arada yaşayan farklı köken ve dinlerden halkı ile
Edebiyat dünyasının en çok ve hızlı yazan yazarı herhalde Georges Simenon'dur. Gunde 60-80 sayfa yazarmış. 400 civarı roman bir o kadar da novella yayınlamış .
Polisiye- gerilim tarzindaki romanlarinda suçluyu hemen başta açıklar. Ama bu romanın temposunu ve heyecanını asla düşürmez. Katilin cinayet işleme nedenlerine ve sonrasına odaklanarak heyecanı hep dipdiri tutar.
Belçika 'da iken polis muhabirliği yapmış, 1922'de geldiği Paris'te yazmaya devam etmiş, ikinci dünya savaşından sonra ABD'ye göç etmiş. Daha sonra döndüğü Avrupa'da Isvicre'ye yerleşmiş. Bence bütün bu yer değiştirmeler de romanlarını zenginleştirmiş. Özellikle Katil'den önce okudugum Manhattan 'da Üç Oda biyografik özellikleri ile en iyilerinden biriydi .Amerika yıllarında yazılmıştı.
Katilin kim olduğundan çok cinayetin nedenlerine odaklanan romanlar okumak isteyenlere oneririm. Tahsin Yucel'in cevirisi ise muazzam.Ustalarin çevirdiği bu seriyi kesinlikle tavsiye ederim.
George Simenon
George Simenon'un" Katil" adl kitabını iki günde okuyup bitirdim . Simenon 1903-1989 yılları arasında yaşamış olan Belçika'lı bir yazar, genellikle üzgün, puslu ortamları anlatan, insanların kendi dünyasını aydınlatmaya çalışan ve polisiye türüne yeni bir soluk getiren sıra dışı bir anlatıcı olduğunu söyleyebilirim. Simenon'u çok duyduğum halde okumaya anca vakit bulabildim, özellikle polisiye türünü çok sevmeme karşın oldukça özgün bir anlatı bulabildiğim için mutlu ve şaşkınım. Kitapta maktul, katil , görgü tanığı, soruşturma gibi polisiye türünden alıştığımız her türlü terimi buluyoruz ancak olayı aydınlatmak ya da katili yakalamak için değil ; çünkü kitap tipik bir polisiye kitabından ziyade cinayet gibi bir olguda insanın bilinmezliği, insana dair duyguları, herkes tarafından bilinmese de öngörülen bir cinayette insanların katilden giderek uzaklaşmaları ve yabancılaşmaları gibi sıra dışı bir yaklaşım sunuyor bizlere. Bu kitabı ve Simenon'un biçemini çok sevdim, heyecan ve gerilim hiç azalmadı, anlatının sonucunu merakla bekledim, ancak çok kolay okunan bir metin olduğunu da söyleyemeyeceğim, kafa verilerek okunması gerekiyor. Sonuç olarak polisiye türüne farklı bir bakış açısı sunan bu kitabı sizlere de önermek istiyorum
Düş dünyamıza zincirlediğimiz hayaller
Hayallerimiz ile dünyanın alakasızlığı ve zıtlığı, bize mecbur bıraktıkları. Hayalimizin sadece düş dünyamızda zincirlenerek hapsolmuşluk hissi.
Çocukluğu, o kadar da parlak olmayan bir şekilde sürerken hayal dünyasına tutunan Mironov, gün geçtikçe daha da yalnızlaşmak ve hayal ettiği Paris'e gitmek için evini satmak ister. Ancak peşini bırakmayan üzerinde otorite kurarak evinde at koşturan Marangoz ile uğraşmaktadır. O sırada Mironov aklını kaçırmış şekilde paranayoklaşmaya başlar.
Maksim Gorki'nin okuduğum ilk kitabı. Kitaptan sonlara doğru bir beklenti oluştu verilen mesajı doğru anladığımı sandım ancak biraz yorum okuyunca düşündüğüm gibi olmadığını fark ettim. Mironov ve Marangoz arasında Fight Club'daki alter ego misali bir karakter çarpışması olduğunu düşünmüştüm. Çünkü Mironov karakteri, Marangoz tarafından sürekli peşlendiğinden baya paranoyaklaşmıştı. Onun kadar umursamaz ve istediğini yerine getirebilen yaptıkları saçma olsa bile yine de yapmaktan sakınmayan biri olarak ona içten içe istenen kişi olduğunu düşünmüştüm.
Kitap çerezlik bir günde okunur. Kitap eleştirisi olarak sadece oluşturduğu mavi kenti hiç kafamda canlandıramadım. Keşke biraz daha tasvir edilseydi.
Rus edebiyatının öncülerinden ve birçok Rus yazara esin kaynağı olmuş Aleksandr Sergeyeviç Puşkin'in en ünlü romanı Yüzbaşının Kızı, 18. yüzyıl Rus askeri tarihine ışık tutan önem yapıtlardan birisi. İsmini bakınca aşk romanı zannedilen kitap aslında 1773'te cereyan eden Pugaçev ayaklanması etrafında geçiyor. Rus klasiklerinin aksine oldukça yalın
