Felsefenin ana ereği, asıl meyvesi insana nasıl yaşaması, mutlu olması gerektiği konusunda kılavuzluk etmek, yol göstermektir.
Ancak bu işin veya görevin başarılması için insanın kendisinin ve içinde yaşadığı evrenin doğasının ne olduğu hakkında bazı bilgilere ihtiyacı vardır. Bu bilgiyi sağlayacak olan şey, bir bütün olarak doğa felsefesi veya fiziktir.
Doğa bilimi için mantık veya bilgi kuramı; ahlak felsefesi, ethik, pratik felsefe veya bilgelik için doğa bilimi; mutlu olmak, mutluluğa erişmek için bir yaşama sanatı olarak da pratik felsefe veya ahlak felsefesi.
Sayfa 26 - İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYINLARIKitabı okudu
ATATÜRK’ün cenaze namazına...
Hemen ve kesinlikle cevab vereyim: ATATÜRK’ün Cenaze Namazı Dolmabahçe Sarayında Muayede Salonu olarak adlandırılan ve bilinen salonda, kılınmıştır.
Bu kadar kesinlikle söyliyebiliyorum: Çünkü ORADA idim.
Size, konuyu, ATA’nın aramızdan ayrılmasının ellinci yıl dönümünde 1988’de yayınlanan ARDINDA KALANLAR kitabımın 192’inci sahifesinden aynen okuyorum:
"-Son vazifeler yerine getirilirken, dinî şart ve örflerin mutlak itinâ ve hassasiyetle yerine getirildiği hakikattir.
Cenaze namazının bir camide kılınıb kılınmama yolunda şer’î hükmün ne olduğu, hemşiresi Makbule Atadan Hanımefendi tarafından Genel Sekreteri Haşan Rıza Soyak’a sorulmuş, mevzu üzerinde mutlak selâhiyeti olan İlâhiyat Fakültesi Kelâm İlmi ve İslâm Felsefesi Ordinaryüs Profesörlerinden Mehmed Şerafeddin Yaltkaya'nın fikri alınmıştır. Din âlimi, cenaze namazının muhakkak camilerde kılınması yolunda kat'î nass olmadığını bildirmiş ve daha çok kıdem ve selâhiyetli olarak bir kerre de Diyanet İşleri Başkanlığının mütalâasının alınmasını tavsiye etmiştir.
Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı Mehmed Rıfat Börekçi’nin fikri sorulmuştur. İstiklâl Harbinde Millî Mücadelenin meşruiyyetine dair Anadolu ülemâsının fetvâsında ilk imza olan bu mubârek din adamı:
"-O’nun cenaze namazı tertemiz hâle getirdiği bütün vatanda, bu farizanın yerine getirilebileceği her yerde kılınabilir" tarihi ve hakikat fetvâsını vermiştir.
"Cenaze Namazı kılınmadı" iftirasının sahihleri, keşke, O’nun milyonda biri kadar himmet-hizmetin sahibi olarak Tanrı huzuruna çıkabilseler...
Ütopyacılık, gerçekte, tarihi özgür bir gelişme olarak algılayamamakta, geleceği zaten rağbette olan bir meta olarak görmekte, önceden oluşturulmuş planlara inanmakta düğümlenmektedir.
Türkiye'de geniş mânasıyla dinle, dinî hayatla alakalı yeni fikirlerin, tartışmaların ve arayışların tarihi Cumhuriyetle başlamış değildir. İnkılapların bile çoğunun tartışma düzeyinde yarım asır, bazıları için bir asır geriye giden kaynakları var. Bunların varlığını hesaba katmakla beraber 1923 sonrası itibariyle bu sahada ortaya çıkan
İslam tarihindeki en tartışılan konuları (ilk halifeler dönemini) çeşitli temel kaynaklardan sunması ve duygusallığa girmemesini takdire değer buldum. Katılmadığı kaynaklarda da sebepleriyle beraber notlar düşmüş. Kitap tarihin yanı sıra İslam tarihi, İslam hukuku, siyaset felsefesi ve hadis metodu yönünden de ipuçları ortaya koyuyor.
1 puanı da acizane katılmadığım görüşleri için (aşırı hüsnüzan ve birkaç konu) kırdım.
Fazlaca yazım yanlışı ve ifade sorunu vardı ancak sonraki baskılarda düzeltildiğini tahmin ediyorum.