Başına gelince görürsün yazıyorsunuz birilerine bazen, gülüyorum.. Başına gelince siz görürsünüz ancak daha neler yapabildiklerini.. Şaşar kalırsınız. Vay be dersiniz analar ne o.
Prangalı bizler ..
Doğan bir güneşle doğdu kundaktaki biz.. Yetişti sırasıyla bir çınar misali dünyada . Bazen andı tanrıyı , bezende yok sayarak saydırdı çoğu küfürü.. Uyudu kalktı . Dağa merak saldı , göğe uzanmayı hayal etti , denizdeki suyun ihtişamını bir o kadar .. Kopardı bazen daldaki gülü , bezende yemiş tutan ağaçtan bir meyvayı .. İmrendi uçan kuşa , ve
Charles Bukowski
"Sabah seni uyandıran kimse olmadığında, akşam eve geldiğinde karşılayan olmadığında ve istediğin şeyi istediğin zaman yaptığında bunun adı özgürlük mü oluyor, yalnızlık mı siz ne dersiniz?"
[Bismillahirrahmanirrahim] Ya içtiğiniz suya ne dersiniz? Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?
[Vakıâ Suresi~68-70]
Ölülerde yaşar....
Her hikaye hak eder belki, yazılmayı sil baştan.
Sonların başlangıcı olur, yaşlı kabristan.
Boynu büküktür ölüler ay ışığı altında.
Fatihalar asılıyken baş uçlarında.
Sıra sıra dizilirler derviş misali.
Girerler, koyu siyah geceliği ile gecenin koynuna.
Bozulmasın diye ölümün mütevaziliği.
Gölgeler ruh bulur başka biçimde.
Yokluğun dirilişi
Evet ırkçıyım, faşistim bile. İnsanları çığrığından çıkaracak, cinnet geçirtecek tüm ortamı hazırlayın, sonra da bunlar ırkçı, diye zırlayın. En doğal, sosyal refleksleri dahi ırkçılık gibi göstermeye başladı mankurtlar ve ılık götlü solcular. Ülkesine bir çırpıda ne idüğü belirsiz 20 milyon güruh sokulan kişilere karşı verilmiş tepki en doğal,