bir hocamız anlatıyor "Bir gün âmâ insanların Kuran'ı öğrendikleri bir kursa gitmiştim,hepsi ile tanıştıktan sonra birinin yanına oturup 'en çok ne yapmak isterdin?'diye sordum, bana 'Kuran'ın tamamını yanımda taşıyabilmek çünkü bizim Kuran'ımız cüz cüz ve kocaman oluyor'demişti.O günden sonra çantamda okumaya fırsatımın olmayacağını bilsem dahi Kuran taşıyorum."
İnsanların en büyük hayalleri bizim küçücük çantamıza dahi sığıyor..
"Eşyayı dahi incitme" diyen medeniyetin mensuplarıyız. Su içtikleri bardağı öpen Mevlevileri düşünün. Ormana girerken, genç ağaçları korkutmamak için baltanın sapını bezle saran Tahtacıları. Şimdi ise birbirlerinin küçük bir hatasını bekleyen ne çok insan var.
İbrahim Tenekeci
Bu gün ne düşündüm biliyor musunuz? Dilimizin ucuna yediğimiz o koca dilim ekmeğin içinden dahi seçemediğimiz küçücük bir tüy, bir cisim gelse hissedip rahatsız oluyoruz.
Gözümüze 3 santimlik kirpik gelse huzursuz olup 3 saniye bile açık tutamıyoruz.
Kulağımıza, hemen arkasında duran aslında yıllarca beraber yaşayan saçımız dahi değse gıdıklanıyoruz. Vücudumuzda kendine ait olmayan her şey kendini belli edip tepki gösteriyorken kalbimizde bize ait olmayan, olmaması gereken; kin, nefret, haset, kıskançlık, öfke nasıl olur da barınabiliyor? Düşünüyorum, gözümde bir kirpiği tuttuğum gibi tutsam kinimi.. Canım yanıyor, elimi uzatıp çeksem o şeyi, geçecek hepsi ve ben onu bile isteye tutuyorum gözümde? Kusura bakayım ama ben ya salağımdır ya da acıyı seviyorumdur. (Uff acı biber turşusuna bayılırım😬 ) Ağzımızda dönüp duran bir ip parçasını yutmak dahi midemizi bulandırıyor, nefret sözcüklerini nede çok tutuyoruz gırtlağımızda ki çabucak kaçıveriyor ağzımızdan.. kızdım kendime. Hemde çok kızdım. Kalbime ağır gelen her şeye düşman olmalıyım belki de?