Eğer denge kurulursa , öğretme ve öğrenme hayatın birbirinden farklı iki ayrı gerçeği değil, tek bir gerçeği haline gelir. İnsan öğretirken öğrenir ve böylece öğrencilik ve öğretmenlik dalga dalga birbirini izler.
Kişinin ilk olarak kendini değerli görüp, yaşamında kendisi olarak özgürce var olmaya adanmış olması; ikinci olarak da öğretmenliği içinde yaşadığı toplumun ve insanlık için kutsal bir " dava " olarak görmesi gerekir.
Gölgeler arasında bir yol ararız, maddeden manaya, kabuktan öze, dıştan içe. Nereye aitiz?
Anılarımıza ve geçmişimize mi?
Yoksa önümüzde belirli belirsiz uzanan geleceğe mi?
Her şeyle ilişki halinde olunmalı, ama kabuğu soyulmaksızın ya da kendinden bir parça koparmaksızın onlardan ayrılamayacak derecede birleşik ve yapışık olunmamalı. Çünkü dünyadaki en önemli şey, kendine ait olmayı bilmektir.