Televizyon, aylak, şuuru iğdiş edilmiş, hiçbir zaman okumak ve düşünmek alışkanlığı kazanamamış sokaktaki adam için icat edilmiş bir nevi afyondur.
Bu kitap, bir bilim adamının ve on yıllar boyunca sokaktaki insanı gözlemiş olan bir doktorun uğradığı fırtınanın ve kendi içinde verdiği kavganın sonucudur.
Kahkaha gazı gibi tatlıdır yaşam: Buz gibi gölün üzerinde gün boyu yağmurda ıslanan balıkçı, demiryolu kavşağındaki makasçı, tarladaki çiftçi, pirinç bataklığındaki siyah adam, sokaktaki züppe, ormandaki avcı, jüri huzurundaki avukat, balodaki dilber -bunların hepsi uğraşılarına, kaynağını aslında kendilerinden alan belirli bir keyif atfederler.
Aşk başka şey kızım, insan kolay kolay sevemez, sevince de kolay kolay unutamaz. İçinde çıt diye bir şey kopar, ne olduğunu anlayamazsın.
Siz belki bilir, belki bilmezsiniz; aslında en çok yaşayanlar, ölülerdir.
Bana ahlaksız derken, kendi ahlakınızdan ne dereceye kadar eminsiniz ?
Birçok konularda, eski bir orospudan daha anlayışlı, hiç kimse yoktur.
Rahmetli Ruhsâr'ın bir lâfı vardı, hep söyler dururum: “En inandığım babamdı, onu da anamla yatarken gördüm."
Herkes lâyık olduğu şeye erişemez ki ! Kısmet !