Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Son acı duyusu da tükendi. Artık hiçbir şey duymuyordu… Bu artık, onun gövdesi değildi. Öylesine uzak, öylesine yabancıydı ki…
Delilik nerede sona erer ve gerçeklik nerede başlar? Son korkumun bile sadece yanılsama olması mümkün mü?
Reklam
Sonra her şeyimiz oldu. Yokluğun zenginliğini unuttuğumuzdan, dilimize de bir söz pelesenk oldu, “Ben çok yokluk yaşadım, çocuğum yaşamasın.” Yaşatmadık. İyi bir şey yaptığımızı sandık. Her sabah televizyonu rahatça açmaya başladı evlatlarımız. Kahvaltıya tabletleri eşlik etti. Yolculukta son model telefonlarımızı verdik ellerine korkusuzca. Okula yollarken akıllı saatler taktık kollarına. Tabii çocuğum, dedik. Eksik kalma. Yenisi mi çıkmış o cihazın, hemen alalım. Oyun mu indireceksin, getir şifre gireyim. Çizgi film mi izlemek istiyorsun, sen aç ben mısır patlatıp geleyim. Evlatlarımızın zihinleri makinalar tarafından ele geçirildi böylece. Yavaş yavaş da değil üstelik, gayet hızlı geçirildi ele. Hayal kurma yetileri ellerinden gitti önce. Hepsi aynı karakterden, aynı bebekten, aynı oyundan bahsetmeye başladı. Gözlerini kapattıklarında dün gece izledikleri çizgi film geldi akıllarına. Hayal güçlerinin ardından oyun kurma becerileri yok oldu. “Hadi yavrum azıcık oyna kardeşinle.” diye her seslenişimiz aynı cevapla karşılık buldu, “Ne oynayacağız anne, aklıma hiç oyun gelmiyor.” Nasıl gelmiyor yavrum, diyemedik. Bunca oyuncağın arasında nasıl oynayacak bir oyun bulamıyorsun. Dikiş diken makinan bile var. Düğmesine basınca yürüyen robotun var. Kumandayla çalışan araban var. Nasıl gelmiyor aklına bir oyun? Diyemedik. Bunun yerine iyi o zaman git de televizyon izle azıcık, niye başımda söyleniyorsun sıkıldım diye, dedik. Aferin bize, bu gurur hepimizin .
Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun der Gorki. İzahını Sartre yapar; uyursan gece biter, uyuyamazsan sen. Freud ekler; çok uyumak kaçmaktır, uyuyamamaksa yakalanmak. Son noktayı Vasconcelos koyar; Uyuyalım, insan uyudu mu her şeyi unutur.
Lütfen dm kısmını gereksiz mesajlarınız ile kirletmeyin. Babamdan daha yaşlı insanlar yazıyor yazmayın. Bu ilk ve son ikazım.
Onlar uyumak nedir bilmezler... Hayatın tadını çıkarır, her yere gider, görülecek her şeyi görürler, her şeyi merak ederler. Ya ben? Ben... başkaları değilim. Bu son sözü hüzünle söylemişti.
Reklam
Ama kolay değildi, zorlu olmuştu benim için, başlı başına bir mücadele. Belki de geçmemişti, belki de yolun son dönemeciydi bu ve şimdi pes etmemem gerekiyordu.
Pitoresk ve Otantik
"Neler oluyor?" "Ah, şey," dedi İkiçicek hevesle, "görünüşe göre ayın ya da güneşin yeniden doğumunu kutlamak için binlerce senedir düzenlenen bir tören var. Anlaşılan, çok ciddi, güzel ve sessiz bir vakarla dolu bir tören." Rincewind ürperdi. İkiçiçek bu şekilde konuşmaya başladığında hep endişelenirdi. Yine de, en azından "pitoresk" ya da "otantik" dememişti hâlâ. Rincewind bu sözcükler için tatmin edici bir çeviri bulamamıştı henüz ama şimdiye dek aklına gelen en yakın anlam, "sorun" idi. "Keşke Sandık burada olsaydı." dedi turist üzüntüyle. "Resim kutumu kullanabilirdim... Her şey son derece pitoresk ve otantik görünüyor..."
Sayfa 79 - Rincewind ve İkiçiçek arasındaki diyalog.Kitabı okudu
Uzmanlar son yıllarda insanların şarj aletine bağlı yaşamasını hastalık olarak değerlendiriyor. Kaç günlük ömrümüz var, Allah bilir.
Sayfa 31 - E-KitapKitabı okuyor
NUREDDİN ZENGÎ’NİN ÂLİMLERE HÜRMETİ Nureddin Mahmud Zengî (rah.) (vefatı 1174), adaleti ve dindarlığı ile meşhur İslâm hükümdarlarındandır. Tasavvuf ehli zâtlara ve âlimlere, son derece hürmet eder, onlara tevâzu ile davranırdı. Meclisine o büyük zâtlardan biri gelse, ilk gördüğü anda ayağa kalkar, kucaklar ve bizzât yer gösterir, onlara hayli
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.