Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biz bu kentlere sigdik da Bu kentler bize sigmadi usta Ve bir çiglik gibi günlerin çarmihinda Arttikça yalniz Sustukça silik Ay isigi gölgeleri büyüttü Son kuslar da vuruldular daglarda Yakamozlari söndü sahillerin
Uzaktaki Kardeşime
Uzaklarda azap çeken kardeşim Lale gibi boyun büken kardeşim Kuşatılmış zalim düşman içinde Sel gibi gözyaşı döken kardeşim Ufkuna karanlık çöken kardeşim Ömür boyu cefa çeken kardeşim Diri diri derinizi yüzerler
Reklam
Ve gece
Aydınlandı gökyüzü. Gece korkudan kapatılmayan lamba söndü. Kuşlar sabah şarkısı söyledi. Onlara eşlik etmek isteyen çiçek yüzlüler camlara dizildi. Arabalar tatlı uykularından uyandırıldıkları için çok kızdılar ve buna karşılık dumanlarıyla bizleri zehirlemeye kara verdiler. Bazılarımızın kalbini ele geçirdi bu kara dumanlar. En büyük yan etkisi sevgi damarını tıkaması oldu sanırım. Sevgi tıkanması yaşadı insanlar. Filmlerdeki ölümcül virüs bulaşmış zombilerden beter halde dolandılar sonra caddelerde, sokaklarda, duraklarda, cafelerde, ofislerde... Gündüzün gücü yetmedi insanların hallerini gözlerde gizlemeye. Ve sonra ne mi oldu? GECE oldu!!! D.Delikanlı
Ahmet Şafak
Kaç ışık söndü gözbebeğimde.. Kaç soluk kesildi.. Kaç umut asıldı.. Bilmem bahar nasıldı bu şehirde.. Tam yürek erişmişken nazlı hayale.. Hakkımda ferman düşüp.. Başımıza üşüşüp.. Derdime tuz basıldı bu şehirde.. Gün gelir devran döner.. Adımıza türküler söylenir bu şehirde.. Gün gelir yaralı kuşlar döner sılaya.. Hey anam hey anam hey paylar paylanır elbette.. Gün gelir ibibikler öter ha yaman öter.. Sevda kent olur gider bu şehirde.. Sen de çıkar maskeni sen de bırak git.. Unut gitsin bu aşkı.. Dönme artık geriye.. O ayrı bir fasıldı bu şehirde.. Sen unutsan da gülüm unutulmayız.. Eğilmez başımızla.. Ölümsüz düşümüzle.. Bambaşka bir nesildik bu şehirde..
Biz bu kentlere sığdık da, bu kentler bize sığmadı Asiya!  Ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında;  arttıkça yalnız, sustukça silik... Ay ışığı gölgeleri büyüttü, son kuşlar da vuruldular dağlarda. Yakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin;  çağın vebalı gövdesinde bir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık. Kaldık...  Kırık bardaklar gibi, içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi... Yılmaz Odabaşı
Heyecandan yerinde duramayan mavi gömlekli bir kuş olup hemen atın sırtına doğru uçtu dayım. Onun ağırlığını hisseden at, burnunu havaya dikerek birkaç adım geri gitti önce. Sağrısında altuni parıltılar yandı söndü o sırada, bacakları hızla inceldi, topukları rüzgar topladı ve yelesi de kızıl bir su misali, görüntüye dönüşmüş bir gürültüyle, köpürüp gürül gürül aktı. Böylece hayvan dayımla, dayım da hayvanla tamamlandı sanki. Hatta ikisi, bir oldular.
Sayfa 62 - :Everest Yaınları - Ekim 2016
Reklam
Bu karda son krizantemler artık ölmüştür. Bütün soğuktan ölür Şikeste dalların üstünde titreşen kuşlar. Dışarda her yer kar... Bu kış semasının üstünde ay da buz tutmuş. Uzakta bir baykuş Beyaz mesafeye meş’um ü nagehan uludu... Ziyadeleşti buğu Şu ince.camlann üstünde... Ey kadın gelme... Hayır... Sakın gelme... Bak akşam oldu, ocak söndü, lamba yok, boş oda; Dışarda yollarda Kalan köpekleri rüzgârlar işte donduruyor... Ve bir saat vuruyor Uzakta... bak... gece geç, şimdi nısf-ı leyi oluyor; Bu yolda gelmek zor; Ayakların yorulur, dizlerin üşür, gelme Bu boş kalan evime...
Sayfa 89 - Sosyal YayınlarKitabı okudu
AŞK BİZE KÜSTÜ Biz bu kentlere sığdık da, bu kentler bize sığmadı Asiya; ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında; arttıkça yalnız, sustukça silik... Ay ışığı gölgeleri büyüttü, son kuşlar da vuruldular dağlarda. Yakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin; çağın vebalı gövdesinde bir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık. Yılmaz odabaşı
Geri111
176 öğeden 166 ile 176 arasındakiler gösteriliyor.