Her insanın içinde sonsuz teller var ve herkeste başka. Bazen iki kişide aynı sesi veren bazı teller bulunuyor, o zaman "birbirimizi bulduk" diyorlar. Fakat yalnız bu teller çalındığı müddetçe... Diğer tellere geçildiği zaman arada ne dehşetli bir ayrılık olduğu meydana çıkıyor. Benim tellerde acayip sihir var: Herkesin teliyle beraber ihtizaz edebiliyor (titreşiyorlar), ben herkesi anlıyorum.
Sabahattin Ali (Ayşe Sıtkı'ya yazdığı mektuptan)
Kaderin kalkanı yok sevgili,
Her kurşunda biraz daha geberiyoruz.
Oysa Ne rüzgarlar devirdik gönlümüzde, Sonsuz Hasret te cehennem,
Meyus Gözlerde tufan.
Suskunluğa yemin etti öykümüz,
İlham ilham döküldü derdimizden şiirler.
Çok şey kaybetmiş olcağız ki,
Mecali kalmıyor makul ağlayışların.
Güneşin sırtı dönük,
Ayrılık doğudan vurdu ülkemizi..
Ey dünya zevklerini düşünüp hastalıktan ızdırap çeken kardeşim! Eğer bu dünya sonsuz olsaydı, yolumuzda ölüm bulunmasaydı, ayrılık ve yokluk rüzgarları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı gelecekte manevi kış mevsimleri bizi beklemeseydi, ben de seninle beraber bu haline acırdım. Fakat madem dünya bir gün bize, ''Haydi, dışarı!'' diyecek ve feryadımıza kulağını kapayacak; o kovmadan biz bu hastalıkların ikazıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, dünyayı kalben terk etmeye çalışmalıyız.
Evet, hastalık bize bu manayı hatırlatıp der ki: ''Senin vücudun taştan, demirden değildir. Hatta daima dağılmaya müsait çeşitli maddelerden terkip edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, sahibini tanı, vazifeni bil, dünyaya niçin geldiğini öğren.'' İşte, hastalık kalbin kulağına böyle gizlice ihtar ediyor.
Hem madem dünyanın zevki, lezzeti devam etmiyor. Hele meşru değilse hem geçici, hem elemli, hem günahlı oluyor. O zevki kaybettiğin için hastalık bahanesiyle ağlama; aksine, hastalıktaki manevi ibadeti ve ahirete ait sevap yönünü düşün, ondan zevk almaya çalış.
birden anlıyorum ki bir bozkır tireni olmuş ayrılık
özlemek diyorum ve sonsuz uzun bir tiren çekip gidiyor
bir eski şarkıda
unut beni
unut beni
yalnızca unut
“Şiir, dizelere sıkıştırılmış bir nükleer enerji. Şiir, parçalanacak, patlayacak olan şey. İşte düzeni, egemenleri korkutan şey. Şiir hem haz, hem derinlik, hem sonsuz bir bağımsızlık, bağsızlık, hem çok ince bir denge, bir iç düzen. Sabır ve coşku.” (Gülten AKIN)
Eşlik etmek isterseniz, 1 Mart 2020 – 1 Nisan 2020 tarihleri arasında sizlerle
GARİP
Şiir, yani söz söyleme sanatı, geçmiş yüzyıllar
içinde birçok değişikliklere uğramış; en sonunda
da, bugünkü noktaya gelmiş. Bu noktadaki şiirin
doğru dürüst konuşmadan oldukça ayrı
olduğunu kabul etmek gerek. Yani şiir bugünkü
durumuyla, doğal ve günlük konuşmaya göre
bir ayrılık göstermekte, bir ölçüde garip
karşılanmaktadır. Fakat