Farkında olmadan kendime kaygılı olmayı öğretiyordum. Olasılıkların sonsuz olduğu bir dünyada acı, kayıp ve ayrılık ihtimalleri de sonsuzdur. Korku hayal gücünü, hayal gücü de korkuyu besler, ta ki insanı delirtene kadar..
"Olasılıkların sonsuz olduğu bir dünyada acı, kayıp ve ayrılık ihtimalleri de sonsuzdur. Korku hayal gücünü, hayal gücü de korkuyu besler, ta ki insanı delirtene kadar."
OKUMA KİTABI
Kitapların en harika kitabı,
Aşkın kitabıdır;
Onu dikkatle okudum:
Mutluluk birkaç sayfa,
Formalar boyu ızdırap;
Bir bölümdür ayrılık.
Buluşmak-küçük bir bölümcük,
Fragmanımsı! Ciltlerle dert,
Açıklamalarla uzatılmış,
Sonsuz, ölçüsüz.
Ah Nizami!- Ama sonunda
Buldun doğru yolu;
Çözülmez şey, kim çözer bunu?
Sevenler tekrar buluşacaklar.
___
Evet, o gözlerdi, evet dudaklar,
Bana bakan, beni öpenler.
Kalçalar dar, karın yuvarlak
Cennetteki hazlar gibi!
Var mıydı o kadın? Nereye gitti?
Evet! Vardı, yaşamıştı,
Kaçarken vermişti kendini
Ve tutsak etti bütün hayatımı.
'Bu vedaların çiçeği,' diye fısıldadım. 'Buruk bir ayrılık.'
'Sonsuz aşk anlamına geldiğini sanıyordum,' dedi.
'O mavi menekşe,' diye açıkladım.
(...)
'Mavi menekşeymiş gibi yapsak olmaz mı?'
Ömrünün onca yılını bu kadınla el ele geçir- miş, iki sevgili bütün dünyayı bir yana atıp kendi dünyalarını, kendi yaşamlarını birbirine bağlamış olamazlar mı? Ayrılık vakti gelip çattığında kadın, haşin göğün altında oyunlar oynayan fırtınayı duymaksızın, gözyaşlarını kirpiklerinden sö- küp atan rüzgârı hissetmeksizin hıçkırıklara boğularak adamın göğsüne kapanmamış mıdır? Acaba bütün bunlar, kederli, bakımsız bu bahçe, yosun bağlamış, tenha ve kasvetli patikalarıyla yalnızca hayal midir? Oysa kaç kez o patikalarda birlikte yürümüşler, o bahçede birlikte umutlanmış, kederlenmiş, birbirlerini sevmişlerdir; hem de nasıl bir karşılıklı aşk, "öyle doyasıya ve şefkat dolu!" Ya kadının onca zaman yaşlı, kasvetli, sonsuz bir suskunluğa ve huysuzluğa boğulmuş kocasıyla yalnız başına keder içinde yaşadığı dedesinden kalması o tuhaf ev?
Şimdi beni unut sevgilim. Tenimi ve alçaklıklarımı unut.
Beni kanadı kırık küçük bir yavru gibi bulduğun, çoktandır
sanki birini beklediğin varmış gibi katladığın, o çöplükte
bulduğun beni, baktığın, büyüttüğün beni unut.
Şimdi bu acıya ne benim kuş kadar yüreğim, ne senin anaç kalbin dayanır.
sana son kez sarılıp uyuduğum o son gecede tüller ve
silahlar gördüm düşümde.
bugün ayrılığın ilk günü. hiçbir şeyi hiçbir şeye yoramayacak
kadar kara bir kının içindeyim. kara bir kan içindeyim.
tüller ve silah nedir bilmiyorum.
Yaşlı doğuda her şey mümkündür diyorlar:
Sonsuz sevgi, sonsuz bağlılık
ani ışık, ani ayrılık.
Bir ilişkinin başlangıcı, sürekliliği aynı zamanda en derin sınırlandırılması değil mi. Belki ancak ayrılık bir açıklık, bir derinlik kazanmıyor mu…Tek bir kişide yoğunlaşan duygulardan her zaman kaçındım. Sonsuz sevmek isteğimi her zaman tüm insanlara, her insana dağıtma çabası gösterdim. Zaman zaman da herkesten nefret ettim. Kendi dışımda.
Sonsuz bir ayrılık yaşıyorum.
Ellerindeki bıçakları kendimi insan olarak hissettiğim yerlerime batırıyorlar.
Duru gerçekliğimin rüyasını görmemi sağlayan hayati bağı da koparıyorlar.
Önü denizle başlayan rüzgârlı bir kasabadaydık.
Sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti.
Orada doğmaya çabalayarak öldük.
Meleğim nehir kanatlarını uzaklıklarda yıka şimdi.
soğuktu, ısınamıyorduk. Bu kadar yakınken. Aramızda
yalnızca o hava boşluklarının dolaştığı odalardaydık.
Biriken bütün rüzgârlar işte orada, o deniz kasabasında
o çok
Ebedi Gelin'in uçan görüntüsüne dikkat buyur. Bu muammalı destanda insan dünyasının sonsuz saldırganlığının bedeli, ebedi ayrılık acısıyla ve kurban verilerek ödeniyor. Kötülüğün bedelini kaçınılmaz olarak iyilik öder. Ebedi Gelin nefret ve kıskançlıkla yanıp tutuşan kötülükle uzlaşmaz; avcı nişanlısını kurtarmak, çekildiği inzivadan hayata döndürmek ister ve bu kurtarma dürtüsünde hakikate ulaşmak için çabalarken insan ruhunun ne zaman ne de mekân sınırı yoktur. İnsan soyu için her zaman böyle olmuş ve böyle olmaya da devam edecektir. İşte bu yüzden nehir tarafından kurtarılan Ebedi Gelin, tüm zamanlar için sembolik bir imge hâline gelmiş. Ve işte şu anda o burada, parkta, bizimle birlikte çünkü onu düşünüyor ve onun hakkında konuşuyoruz ve o bunu hissediyor. Çıktığımız bu folklorik gezintide aşkın nostaljik ve evrensel motifini görebiliyor musun?