"Hepimiz iğrenciz bu dünyada, ama bir gülümseyen, gülümseten, içten bir iğrençlik var, bir de çevresinde boşluk yaratan, başka, yalnız
bir iğrençlik. Ilki sonuç olarak, en aptalcası da değil."
Hepimiz iğrenciz bu dünyada, ama bir gülümseyen, gülümseten, içten bir iğrençlik var, bir de çevresinde boşluk yaratan, başka yalnız bir iğrençlik. İlki, sonuç olarak en aptalcası da değil.'
*SPOİLER İÇEREBİLİR*
6.koğuş bir hastanenin ‘’deli’’lerinin kapatıldığı, hapsedildiği bir bölümdür. Bizler de bu kitabı okurken kendi hapishanelerimizi kitabın içine taşırız. Peki nasıl derseniz tabii ki akıl yoluyla…
Kitaptaki karakterlerden Doktor Andrey Yefimıç’e göre akıl insanlar için zevklerin en büyüğüdür. Eğer kullanmasını bilirsek
Vedat Türkali'den bir başyapıt...
Yazar, 27 Mayıs sürecini muhteşem tespitler ve betimlemelerle anlatmış,zaman zaman Kenan ve Günsel'in aşkını zaman zaman da 27 Mayıs sürecini ön plana alarak tam anlamıyla bir dönem romanı yaratmıştır.
Özellikle Kenan ve Günsel karakterleri üzerinden dönemin insanını, düşünce yapısını,hatta 1959-1960 yıllarında
Kitabin son sayfalarinda ikiser sayfa bosluklar var,kitap bana sorunlu denk gelmis. Herkeste bu problem boyle mi? Ornegin151den sonra iki sayfa bosluk 155te tekrar yazi var. bu aklinizda bulunsun. Bende arastiracagim.
Eser beni inanilmaz etkiledi. Bir gunde okundu zaten. Cok ilginc ve mistikti benim gozumde. Gizemli yabanci bir seytan, ve mark twain’de seytanla konusmus gercekten. Seytan bizi bize anlatiyor, birde seytanin perspektifinden goruyoruz insanoglunu. Cok etkileyici bir kitapti nasil populer degil anlamadim. Mutlaka okuyun, seytan hepimizden akilli; savaslari, Turkleri, Cinlileri anlatti, olumu, kader zincirini, cause and effect dedigimiz bir bakima neden sonuc iliskisine degindi, donemine gore ustun ve otesi bir eser.
Gizemli YabancıMark Twain · Alakarga Sanat Yayınları · 2017181 okunma
Alacakaranlıkta, yatağımdan çıkmadan, uzanmış durumda, öylece kaldım; bedenim dayanılmaz bir korku içindeydi, ruhum da bunalmıştı; hiçbir şey olmayacağını, hiçbir zaman hiçbir şeyin değişmeyeceğini, hiçbir zaman hiçbir şeyin meydana gelmeyeceğini ve hiçbir tasarıdan hiçbir sonuç çıkmayacağını düşündükçe her yanım kasılıyordu. Söz konusu olan hiçlik korkusuydu, boşluk karşısında panikti, varolmayış karşısında kaygıydı, gerçekdışılık karşısında gerilemeydi;
içimdeki kopma, bozgun, dağılma karşısında bütün hücrelerimin attığı biyolojik bir çığlıktı; utanç verici bir yetersizlik, küçüklük korkusu; dağılma, parçalanma korkusu; içimde duyduğum, dışarıdan da tehdit eden, şiddet karşısında ürküntüydü; en kötüsü de her zaman üstümde, bana yapışmış, bütün hücrelerime bağlanmış durumdaki bir alaya almayı, alay bilinci gibi bir şeyi, bedenimin ve ruhumun bütün parçalarından yayılan, içimden gelen bir alayı duymamdı.