Bakire Meryem’in “Tanrı’nın annesi” olmasından ötürü yüceltilmesi gösterdi ki mizojini kadınları aşağıladığı gibi yüceltebilir de. Bu hangi yönde olursa olsun sonuç hep aynı: İnsanlığı çalınmış, kişiliksizleştirilmiş kadın.
“Elbise dener gibi hikâye deniyoruz” demişti Max Frisch Aynı şeyi dünya tarihinin detaylarıyla da yapıyoruz. Onları zorla çelişkisiz birer hikâye haline sokuyoruz. Sonuç ne? Birdenbire, örneğin Versay Antlaşması’nın niçin II. Dünya Savaşı’na sebep olduğunu ya da eski ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan’ın eli bol finans politikasının niçin Lehman Brothers’ın batmasına neden olduğunu “anlıyoruz”. Demir Perde’nin niçin yıkılması gerektiğinin, Harry Potter’ın neden çok sattığının farkına varıyoruz. Bizim “anlamak” adını verdiğimiz şeyi elbette o zamanlar kimse anlamamıştı. Anlayamazdı da zaten. Biz sonradan içine bir “anlam” yüklüyoruz. Yani, hikâyeler müphem işler ama belli ki onlarsız da yapamıyoruz. Nedeni belli değil. Aşikâr olan, insanların bilimsel olarak düşünmeye başlamadan önce dünyayı hikâyelerle açıkladıkları. Mitoloji felsefeden daha eskidir. Hikâye önyargısı şudur: Hikâyeler hakikatleri çarpıtır ve basitleştirir. İçine pek uymayan her şeyi bastırır.
Reklam
Platon’un eserlerinde kadınlar için eşitlik, onların cinsiyetinin reddiyle mümkün olmuştur. Kadınlar, sonuç olarak, onursal erkek haline gelmişlerdir. Onlar için kabul edilen tek biyolojik farklılık, yeniden-üremedir.
Geri15
53 öğeden 51 ile 53 arasındakiler gösteriliyor.