1934'te rejimle ve projeleriyle ilişkilerini kestiği iddiası da şüphelidir. Karl Löwith, Nisan 1936'da Roma'da Heidegger'le yaptığı bir konuşmayı anlatır:
Hitler'e inancı konusunda da hiç bir şüpheye yer bırakmadı. Yalnızca iki şeyi gözden kaçırıyordu o: Hristiyan kiliselerinin hayatiliğini ve Avusturya'yla Anschluss'a engelleri. Şimdi de önceden olduğu gibi, Nasyonal Sosyalizm'in Almanya için doğru yol olduğuna kaniydi; yalnızca yeterince zaman ona "tahammül edilmeliydi. Onu üzen tek unsur, "hayati güçler" pahasına biteviye "örgütlenme"ydi.
Savaştan sonra, Heidegger'in Nazizm hakkındaki ilk ifadeleriyle nasıl oynadığının en berrak örneklerinden birisi, 1935'te verdiği Einführung in die Metaphysik adlı bir dersin yayınlanmış versiyonunda (1953) bulunur. Üçüncü Reich'ın çöküşünden sekiz yıl sonra yayınlanan kitapta, Heidegger bazı kalitesiz Nazi felsefecilerine saldırır
Sözün kısası; sosyalizm herkese bir yuva kurmak, sağlık ve emniyet içinde aile beslemek, bizi insan yapacak bu kısacık ömrümüzde bizi bir dereceye kadar mesut edecek basit, esaslı birkaç şey başarmak fırsatını verecektir.
1933'ten 1945'e kadar NSDAP'ın aidat ödeyen üyesi (kayıt numarası 312589, Gau Baden); Hitler'in Almanya'nın Milletler Cemiyeti'nden ayrılması kararının kabul edilmesini teşvik etmek için ulusal radyoda konuşma yapan biri, Hitler ve Nazi devriminin önde gelen propagandacısı; öğrencilerine "Teoriler ve 'fikirler' varlığınızın kuralı olmasın. Bizzat Führer ve yalnızca o bugün ve gelecekte Almanya'nın gerçekliği ve kuralıdır" diyen ve bir meslektaşına "Birey, yeri neresi olursa olsun, hiç bir şeydir. Devlet'inde halkımızın yazgısı her şeydir" diye yazan (Nisan 1933'ten Nisan 1934'e kadar) Freiburg Üniversitesi'nin rektörü. Sözde, Nazilerin gözünden düşmeye başladıktan sonra bile, "Nasyonal Sosyalizm'in deruni hakikati ve büyüklüğü"nü savunmaya devam eden Heidegger'dir bu. Weimar Cumhuriyeti'nin parti sistemini hakir gören, Homer'den (İliad II, 204) "Çokluğun yönetimi iyi değildir; tek yönetici olsun, tek bir kral" alıntısını yapmaktan hoşlanan ve görünüşe göre bu arzusunu elde eden Heidegger. Nazi çöküntüsünden yıllar sonra, Almanya'nın siyasal kurumlarının "demokratikleştirilmiş geri kalması" suçlamasında bulunmuş ve demokrasinin modern çağın en iyi siyasal sistemi olduğuna kani olmadığını söylemiştir. 1974'te arkadaşı Heinrich Petzet'ye "Avrupamız demokrasiyle aşağıdan yönetiliyor" diye yazmıştır.
O halde, insan tabiatına aykırı olan kapitalizm midir?
Evet, kapitalizm insan tabiatına aykırı mıdır? Hükmünüzü siz veriniz. Çalışmayana en büyük karşılığı vermek, en ağır işi yapana en az karşılığı vermek insan tabiatına aykırı değil midir?