"Evrimsel bakış açısıyla, bilincin amacı şöyle açıklanabilir belki: ...bir hayvan, enerji bakımından verimli olsa da 'bilişsel esneklikten' yoksundur. Belirli ve basit işleri yaparken yararlanacağı ekonomik programlara sahiptir ama programlar arasında geçiş yapmasını ya da yeni ve beklenmedik işlerde uzmanlaşmak için hedef belirlemesini sağlayacak hızlı yollara sahip değildir.
...esneklik becerisi kulağa daha hoş gelse de bu, bedavadan kazanılmış bir özellik değildir. Uzun bir çocuk yetiştirme döneminin yükünü çekerek öderiz bu bedeli. Yetişkin bir insanın esnekliği, bebek olarak yıllar süren bir çaresizlik dönemi geçirme pahasına elde edilir.
...yalnızca birkaç basit alt programdan (yiyeceğe benzeyen şeyleri ye ve aniden belirli büyük nesnelerden uzak dur, gibi) yararlanan hayvanlar farklı bir bakım stratejisi uygular:'Çok sayıda yumurta üret ve her şeyin yolunda gitmesini dile' gibi. Yeni programlar yazma becerisine sahip olmayan bu canlıların elindeki tek slogan şudur: Rakiplerine karşı akılca üstünlük kuramıyorsan, sayıca kur..."
Fazla çocuk yapın, yığın olarak dinleyin ve kabul edin, dogmalarla yaşayın, ne sunuyorsak onu alın... gibi doğrudan veya gizlenmiş söylemleri bu "bilişsel esneklikten yoksunluk" ile anlamaya çalışıyorum. Hayvanlarda bilinç daha bulunamadı. Onun yerine sezgileri var dendi. Sezgiyle bir insan bütün hayatını nasıl yaşar? Bir okuyucu olarak bunu da aramam lazım. Yani getiri ve götürü bakımından.