Yaşamak diye bir şey var. On yıl önce olsaydı. Herkes bunu söylüyor. Demek ki yaşanan şu anın değeri bilinmedikce herkes on yıl sonra gene "on yıl önce olsaydı ah!" diyecek. Şu önümüze bir baksak. İlerimize değil, şu tam üstüne bastığımız yere, zamana. Sonra gene on yıl önce olsaydı demeye­lim.
Budistler bana inanılmaz bir şeyi öğrettiler. Onların inanışında asıl olan burası ve şimdi kavramlarıdır. Derler ki, tek gerçek burada olan; şu anda seninle benim aramda meydana gelendir. Yalnızca bir düş olan yarın için yaşarsan, gerçekleşmemiş bir düşe sahip olacaksın. Geçmiş ise artık bir gerçek değildir. Geçmişin bir değeri vardır. Çünkü şu anda var olan seni oluşturmuştur. Ancak tüm değeri budur. Şu halde geçmişte yaşama. Şu anı yaşa. Yemek yiyorsan ye. Sevişiyorsan seviş. Birisiyle konuşuyorsan konuş. Bir çiçeğe bakıyorsan bak. İçinde bulunduğun anın güzelliğini yakalamaya çalış!
Sayfa 57 - İnkilap KitabeviKitabı okudu
Reklam
Anın, hissetmenin, fark etmenin değeri gelecek veya geçmişe gömülü kaygılardan çok daha önemli. Şu an burası hayatın aktığı satır, nefes alıp veren bir satır.
Sayfa 19 - Zihinden problemler/Birsel KılınçcıKitabı okudu
Yaşamak diye bir şey var. On yıl önce olsaydı. Herkes bunu söylüyor. Demek ki yaşanan şu anın değeri bilinmedikçe herkes on yıl sonra gene "on yıl önce olsaydı ah!" diyecek. Şu önümüze bir baksak. İlerimize değil, şu tam üstüne bastığımız yere, zamana. Sonra gene on yıl önce olsaydı demeyelim.
"Bay insan -siz, şimdi burada, gözümün önünde- büyük ve korkunç bir gerçeği dile getirdiniz. İnsanlar geleceği düşünüyor, gelecek için yaşıyor, bugünü sürekli gelecek yarınlara adıyorlar. Her insan salt öngördüğü, beklediği ve umduğu için yaşıyor. İnsanlar her âna, şu ânın bir sonraki ânı, her saatin bir sonraki saati, her günün bir sonraki günü getireceğini bildiği için değer verirler sadece ve tüm yaşamlarını buna göre ayarlarlar. Bütün hayatı hayallerden, ideallerden, planlardan, bekleyişlerden meydana gelir; şimdiki zamanın tümü, geleceğinin etrafındaki düşüncelerden ibarettir. Var olan, şimdiki zamanda olan her şey bize zor, zavallı, yetersiz, düşük kalitede görünür ve biz bu şimdinin sadece bir önsöz, gelecekteki bir romanın uzun ve sıkıcı bir ön sözü olduğunu düşünerek kendimizi sadece avuturuz. Bütün insanlar, bilseler de bilmeseler de, bu inanç için yaşarlar. Eğer aniden onlara bir saat sonra hepsinin ölmek zorunda olduğu söylenseydi, yapıyor oldukları ve yaptıkları hiçbir şeyin onlar için bir zevki, bir tadı, bir değeri olmazdı. Şimdiki gerçeklik gelecek aynası olmadan rezil, pis, anlamsız olurdu. Rövanşları, zaferleri, yükselişleri, terfileri ve zamları, istilaları ve unutuluşları ümit ettiren yarın olmasaydı, insanlar daha fazla yaşamaya razı olmazlardı. Yarının uzak kokusu olmasaydı, bugünün kara ekmeğini yemek istemezlerdi."
Sayfa 69 - Monokl EdebiyatKitabı okudu
Eski ve mağrur bir ev Amsterdam'da Üstüne bastıkça gıcırdıyor tahtalar Pencereler mahzun, kapılar yaslı Bir Anne Frank vardı diyor tahtalar Bir Anne Frank vardı duyuyor musunuz, Bir Anne Frank vardı duygulu, ince Dolaşırdı ürkek adımlarla bu odalarda Şu dolap, şu sedir de gülerdi o gülünce Sonra savaş. Tanklar, mitralyözler, süngüler Anne Frank üşüyor, Anne Frank korkuyor Çocuk dudaklarında, yarım kaldı türküler Kaçmak, saklanmak boşuna, er geç bulacaklar Çökecek üstümüze, utancı, rezil bir anın Ve Anne Frank ölecek, değeri kalmayacak dünyanın
Sayfa 15 - Ümit Yaşar Oğuzcan
Reklam
52 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.