Yaratıcılık
Geçenlerde yaratıcılık kavramının insanoğlu için kullanılıp, kullanılmayacağını düşünüyordum. Durakta, parkta ve başka türlü yerlerde benim bulmam için dışarı çıkmış olan insanlara sordum. Bazıları beni kovdu, bazıları olabildiğince cevapladılar. Allah'ın subuti sıfatları arasında tekvine baktım ve bize acaba bu sıfat görme de olduğu gibi belli ölçüde verilmiş midir, diye düşündüm. Daha sonra şuna karar verdim insanoğlunun yapma, etme gücü; yaratma değil de, icat, buluş veya keşif olarak adlandırılmalı diye düşündüm ve beynimizin sol lobuna ait olduğu düşünülen, yaratıcılık özelliğini özgün eserler üretme arzusu olarak değiştirmeyi doğru buluyorum. Yaratıcılık yalnızca Allah'a mahsustur ve ben buna inanırım...
Başlamam için sadece başlamayı istemem yetmiyor, başlamaya gücüm de olmalı... Kelâm âlimlerinin irade ve kudrete Cenab-ı Hakk'ın subuti sıfatları içerisinde yer vermelerinin en önemli sebebi budur. Cenab-ı Hak Fail-i Muhtar ve Kadir-i Mutlaktır. Çünkü O, irade (meşiet) ve kudret sahibidir. Bir fiili eylemek ve eylememek için O'nun hem iradesi, hem kudreti vardır; dilerse yapa r, dilerse yapmaz; yapmaya da yapmamaya da kudreti vardır. Kulların da eyleyebilmek için irade ve kudrete ihtiyaçları vardır; zira istem ve güç yoksa, eylem de yok demektir.
Reklam
sûfîlerin görüş birliğinde oldukları bir husus da şudur: Allah’ın sıfatları Allah’ın ne aynıdır, ne de gayrisidir. ilâhi sıfatların var olduğunu kabul etmek, “Allah bu sıfatlara muhtaçtır, eşyayı bunlarla idare eder” manasına gelmez. Allah’ın sıfatlarının var olduğunu kabul etmek, bu sıfatların zıdlarını reddetmek ve bizzat bu sıfatların mevcut olduğunu, O’nunla kâim bulunduğunu kabul etmek manasına gelir. “Allah’ın ilmi vardır” sözünden maksat sadece: “O’nda bilgisizlik yoktur” demek değildir. “Allah’ın kudreti vardır” demek sadece “O, âciz değildir” manasına gelmez. “Allah câhil ve âciz değildir” demek “âlim ve kâdirdir” demek değildir, öyle olsaydı, Allah’tan cehl (bilgisizlik) ve aczin reddedilmesi O’nun âlim ve kadir oluşu manasına gelirdi. (yani ilim ve kudret sadece menfî ve selbî bir sıfat değil, aynı zamanda müsbet ve sübûti bir sıfattır). diğer bütün sıfatlar da böyledir.
Selef, «Allah zat, sıfat, fiil ve isimleri itibariyle hiç bir şeye benzemez,, hiç bir şey de onun gibi değildir», prensibini umumî ve küllî bir kâide olarak kabul eder. Âyet ve hadislerde geçen selbî (negatif) isim ve sıfatlar hariç, diğer selbî sıfatlan ağzına almaz. Daha çok Allah'ı Subûtî sıfatlarıyla tanır: Allah vardır, ilmi, kudreti... vardır, 'eli, yüzü... mevcuttur. Gelme, gülme... gibi fiilleri vardır... gibi... Selefe göre Allah'ın ne olduğunu bilmek, O'nun ne olmadığını bilmekden çok daha önemlidir. Kelâm tam tersine, Allah'ı daha ziyade selbî sıfatlarla tanır: Allah araz değildir, cisim değildir, yukarıda, aşağıda, önde arkada, sağda, solda, değildir... gibi. Kelâmda Allah'ın ne olduğundan çok (sübûtî ve pozitiv sıfatlarından ziyade) ne olmadığı daha ehemmiyetlidir. Bu yol selefin tam tersi olan felsefeye daha yakın bulunan bir yoldur.
Subuti Sıfatlar : Allah-u Te'ala 'da bulunmasının gerekli olduğuna inanmamız zaruri olan, bulunmadığını farzetmemiz halinde ise acziyetin varlığını kabullenmemiz gereken sıfatlardır. Bu yüzden bu sıfatlar hakkında " Sabittir, daimidir ve olmaması mümkün değildir" anlamına gelen "Subuti Sıfatlar" ifadesi kullanılmıştır. Hayat:
SÜBÚTÎ SIFATLAR 1. Hayât ( Diridir) 2. İlim (Bilicidir) 3. Semî ( İşiticidir) 4. Basar ( Görücüdür ) 5. İrâde ( Dilediğini yapar) 6. Kudret ( Gücü yeticidir) 7. Kelâm ( Konuşucudur)
Reklam
88 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.