Ne olurdu Tanrım, harp olmasa, hastalık açlık ortalıktan kalksa, insanlar birbirleriyle boğuşmaktan vazgeçseler, böyle rahat ve sakin, kendi köşeciklerinde kendi istedikleri şarkıları dinleseler.
Halid Ziya bu hikayesinde kişinin iç çatışmalarına yer vermiştir.
Ferhunde kalfalık statüsündedir. Hikayede kendi ihtiyaçlarının farkına varamamış ve başkaları tarafından da farkına varılmamıştır. Kalfa olarak girdiği bu evde evin kızı olan Hasna ile birlikte büyümüşlerdir fakat aralarındaki fark bariz bellidir. Hasna evin kızıdır fakat Ferhunde evin kızı gibidir. Sosyal statü bakımından çevresindeki insanlarla eşit olmaması ve ailesiz olması en büyük farktır. Servet-i Fünun karakterlerinin genel özelliği olan melankoli, aciz ruh bu eserde apaçık ortadadır. Evin kızı gibi davranılan Ferhundeye mevkisinin ne olduğunu unutturarak tek isteği olan evlilik istemediği yaşta ve istemediği biri ile verilmiştir. Kendisini sürekli Hasna ile karşılaştıran Ferhunde aralarındaki farkı anladığında gerçeklerle yüzleşmiş ve hayal kırıklığı ile koskoca bir ömrü tamamlamıştır. Aslında Halid Ziyanın Mai ve Siyah romanındaki Ahmet Cemil karakterini Ferhunde Kalfa ile bağdaştırabiliriz çünkü iki karakterde de hayallerde yaşayıp hakikat ile karşılaştıklarında büyük bir farkına varış söz konusudur. Sürekli kendileriyle iç çatışma halindedirler ve tamamen gerçeklerden kaçıp hayallere sığınmışlardır.
herkesin ekmek bulduğu, hiç kimsenin kimse tarafından sömürülüp kul edilmediği, herkesin en azından okur yazar olduğu bir dünya olmalıydı uzaya giden dünyamız.