BULANIK EZBER
Kalabalığın uzun sürmüş sözüne
Mine çiçeklerinden bir merhem edindim.
Limonların denize gamzeler açtığı
Bir sokağı dünyaya ekleyip duruyorum.
Ay masalı, kum masalı, nar masalı
Yalnızlığı seviyorum sessizce.
Denizden çocuk, dağlardan çıplak
Bir zaman oluyor kalbim
Sitem yok, diyorum, hayatıma
değmiş hiçbir hayata.
Gözlerim kocaman atkestaneleri
Kime baksam, ıhlamurlar içinde
Bir şehir düşüyor kirpiklerimden.
Yetmedi ölüme bunca ayrılık
Bütün sevdiklerim bulanık bir ezber
Sonsuzluğu öğreniyorum unutarak.
Nerelerde bıraktınız şaşırma güzelliğimi
Ey çocukluğun inanan yaşları...
"Benim en iyi dostum gece ışıklarıdır. Ben buradan bakarım bir sır gibi kapanan geceye. Susmayı ne kadar seviyorsam o kadar severim ışıklara bakmayı. Tüm lambalarımı söndürür bir sitem gibi otururum. Belki küçücük bir mum, arada bir.. Geceye yenilmemek için mi, geceyi çoğaltmak için mi kim bilir..."
Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Gökte yıldızın kalmıyor. Gölgen bir yere sığmıyor. İçindeki şarkı içinde boğuluyor. Penceren sokağa bakmıyor. Bütün sevgi sözleri kalbinde cezaya dönüyor. Kirpiklerin hiçbir güzellikle halkalanmıyor. Baktığın bütün sular yeraltına çekiliyor. Sevmek korkusu ayrılıktan çok önce acı veriyor. Dünyanın bütün
Birisine bir söz söyleyeceksin; sessizlik boğucu; şu uzun ayrılığa bir özür, bir sitem... Kırk cümle kuruyorsun, ağzını açmadan vazgeçiyorsun. İncinme değil bu, insana olan inancını yitirme.