Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''Konuşmak hoşuna giderse sus, susmak hoşuna gidince de konuş...''
Bişr bin Hâris
Reklam
Süleyman Uludağ
Şunu tüm samimiyetimle ifade edeyim ki o benden çok daha kabiliyetli çok daha zekidir. Çünkü otodidakt bir akademisyendir. Amasya'nın Yazılıtaş Köyü'nden Çorum'a gelip hariçten ilkokulu, hariçten imam hatip okulunu başarıyla bitirmesi inanılmaz şeylerdir. Bu yüzden kendi enstitüde ki öğrencilik yıllarımızda benim gibi genç arkadaşlarımızın hayran olduğu bir ağabeyimizdi. Çok da zeki bir insandır, enteresan görüşleri de vardı. Zaten görüşlerimiz birbirini tuttuğu için hep bir aradaydık, sık sık tartışmalar yapardık. Yatılı okulların o zamanlar bazı mahrumiyetleri de olsa bu tür avantajları da vardı. İşte akşamları ve geceleri berabersiniz konuşabiliyorsunuz. Süleyman Hoca'nın eğer şansı yaver gitseydi imkanı olsaydı da bir Batı üniversiteside kariyer yapma fırsatını bulsaydı bana göre bugünkü Süleyman Uludağ'ın çok fevkinde bir Süleyman Uludağ olurdu.
Sayfa 124
Açıkça görülüyor ki bedevi (kırsal, göçer) umran (toplum) ilkel, eksik ve geri bir umran iken hadari (kent, kasaba ve köylü, yerleşik) umran gelişmiş, mütekamil ve ileri bir umrandır. Onun için toplum hayatı hadari umran yönünde seyreder. Zira gelişme ileriye doğrudur. Bununla beraber İbn Haldun bedevilerin cesaretini, hayırseverliğini, insancıllığını, ahlakını ve dindarlığını takdir eder hatta bu yönden onlara hayran olur. İyi olan her şeyin kökünün ve bozulmamış şeklin onlarda mevcut olduğunu ifade eder. Hadariliğin bir çok insani erdemleri ve değerleri bozduğunu savunur. Gelişme hadariliğe, kırdan kente doğrudur ama hadarette ve kentte de insanı insan yapan üstün meziyetler ve insani hasletler bozulduğundan gelişme ve ilerleme bir bozulma ve çöküşle noktalanır.
Sayfa 72 - Harf YayınlarıKitabı okudu
İbn Haldun'a göre bedeviler(göçer hayat yaşayan toplumlar) riyaset (başkanlık), hadariler(yerleşik hayat yaşayan toplumlar) mülk (hükümdarlık) adı verilen bir siyaset ve idare biçimiyle yönetilir, bedevilerin başında reis (başkan), hadarilerin başında melik (kral, padişah, sultan) bulunur. Danışmaya dayanan başkanlık, katılımcı bir idaredir; bedevilerde sınıflaşma yoktur. Bu yüzden daha demokrattır. Mülk (krallık) ise gittikçe müstebit (despot) hale gelen bir özelliğe sahiptir.
Sayfa 73 - Harf YayınlarıKitabı okudu
"Gökten bir kavuk düşse, mutlaka onu istemeyenin başına düşer. "
Sayfa 214 - 2. CiltKitabı okudu
Reklam
İbn Haldun'a kadar mülke sahip olma ve onu yönetme, kısaca melik-mülk, hükümdâr-reayâ ilişkilerinin rastgele, tesadüfi ve keyfi olduğu, kaba kuvvete dayandığı sanılırdı. Melik denilen kralın reaya (tebaa) denilen halkı keyfince yönettiğine, onlara bir eşya gibi sahip olduğunu inanılırdı. İbn Haldun'dur ki mülk-melik ilişkilerinin belli bir takım kural ve yasalara dayandığını, bu ilişkilerin belli bir düzen dahilinde cereyan ettiğini, mülk ve melikle ilgili olgu ve olayların belli bir takım sebep ve illetleri bulunduğu ilmi olarak gösterilmiş, bu alanda tesadüfe ve keyfiliğe yer olmadığını belirtmiştir. Onun devlet teorisi temelde bu anlayışa dayanır. Yani ilk defa devlet ve siyaset felsefesini yapan odur.
Sayfa 92 - Harf YayınlarıKitabı okudu
"Hâtim el-Esemm'den rivâyet edildiğine göre, o demiş ki, kim bizim bu mezhebe (Tasavvufa) girerse, nefsi için ölümden şu dört hasleti elde edinsin: Açlıktan ibaret olan beyaz ölüm(Mevtu’l-Ebyad), halktan gelen eziyeti sineye çekmekten ibaret olan kara ölüm (Mevtu'l-esved); heva ve hevese karşı gelmek için hâlis amelden ibaret olan kırmızı ölüm (Mevtu'l-ahmer) ve yama üzerine yama dikmek­ten ibâret olan yeşil ölüm (Mevtu'l-ahder)"
Sayfa 72 - Cilt-1Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.