Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
207 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Kültür Değişmeleri Üzerine
Mümtaz Turhan’ın adı sık sık atıflarda geçmesi ve ödevlendirilmemiz sonrası okuma imkanı bulduğum bir eser. Erzurum’da yaz tatili dönemlerinde farklı zaman dilimlerinde gözlemleri sonucu köy cemaatinde meydana gelen değişmeler üzerine İngiltere’de doktora çalışması olarak da sunulmuş ve kitaplaştırılmış çalışmalar ürünü. Kültür ve uygarlık arasındaki farklılıkların üzerinde durup iki farklı kültür karşılaşması sonrası serbest ya da zorunlu kültür değişmelerinin ortaya çıkışı ve batı(garp) medeniyeti üstünlüğü ve iptidai kavimler üzerine kaleme alınmış yazılarını içermekte. Akademik çalışmalar izlenimi verse de gözlemlerini aktarır ve ötesinde konuya yaklaşımı,analizlerini,çözümlemelerini sayfalar dolusu teferruat ile malumat seviyesinde fikirler dercetmiş TURHAN. Kültüre ilgi ve merak duyanlar okuyabilir elbette. Keyifli okumalar diliyorum
Kültür Değişmeleri
Kültür DeğişmeleriMümtaz Turhan · Altınordu Yayınları · 201597 okunma
Tabiat şimdiden mezbeleleşti. Bu insicamsız şehirleşme insanı da mahvedecek. Teknik sayesinde tabiatın hakimiyetinden kurtulduklarını sanıyorlar; yeni ihtiyaçlara göre başka bir tabiat yaratmak sevdasındalar. İnsanı da yeni baştan yaratmak istemiyorlar mı? Yaratmak, hiç değilse şartlandırmak. Kendi üzerinde düşünmekten vazgeçen bir toplum.... böyle bir toplumda kültür bir tortu, bir teferruat... Arada bir derin bir uykudan uyanır gibi oluyor toplum, rasgele tedaviye kalkıyor yaralarını, daima geç, daima dağınık bir tedavi. O kutsal kâr ekonomisine dokunacak her tedbir peşinen yasak. Insan "oturulmaz" da oturuyor, herşey üst üste... Sinir hastalarının, dilsizlerin medeniyeti; yaşadıkları yer, şehir değil çöl. Bir araya gelmeleri için hiçbir şey düşünülmemiş. İşçi veya memur, milyonlarca Fransız, köleler gibi çalıştırılıyor, köleler gibi, çünkü hepsi de birer alet, yerlerine başkalarını koyabilirsiniz. Boş zamanları gidip gelmelerle harcanır. Geceleri, megapollerin çevresindeki gettolara takılırlar. Onlar için iki kaçış vardır, biri pasif: televizyona kaçış, televizyon hayatlarını zenginleştirmez, yaşayamadıklar8 hayatın yerine bir sahtesini sunar; öteki faal bir kaçış: zora başvuruş, gençlerin kaçışı. Sonra, insanı tabiat kuvvetlerinin mahrem-i esrarı yapan ve zekânın zirvesine yükselten aşk kabiliyetinin, müstehcen endüstrisiyle pespayeleştirildiğine şahit olmak ne hazin! İnsan boyuna tabiattan koparılıyor, cinsî tatmin bile tabiî'nin son melcei olmaktan çıktı.
Sayfa 91
Reklam
Tabiat şimdiden mezbeleşti. Bu insicamsız şehirleşme insanı da mahvedecek. Teknik sayesinde tabiatın hakimiyetinden kurtulduklarını sanıyorlar; yeni ihtiyaçlara göre başka bir tabiat yaratmak sevdasındalar. insanı da yeni baştan yaratmak istemiyorlar mı? Yaratmak, hiç değilse şartlandırmak. Kendi üzerinde düşünmekten vazgeçen bir toplum... böyle bir toplumda kültür bir teferruat, bir tortu... Arada bir derin uykudan uyanır gibi oluyor toplum, rastgele tedaviye kalkıyor yaralarını, daima geç, daima dağınık bir tedavi. O kutsal kâr ekonomisine dokunacak her şey üst üste... Sinir hastalarının, dilsizlerin medeniyeti; yaşadıkları yer, şehir değil çöl. Bir araya gelmeleri için hiçbir şey düşünülmemiş.
Teferruat Medeniyeti
Şu medeniyet sözü çıkalı rahatımız bozuldu doğrusu. Nereye varsan, ne yapsan bir m edenîlik sıkıntısı, adabımuaşeret üzüntüsü. İstediğin gibi giyinemezsin, istediğin gibi yiyip içemezsin!.. Hatta istediğin gibi yürüyemez, konuşamazsın.
Sayfa 136Kitabı okudu
TEFERRUAT MEDENİYETİ!.. Şu medeniyet sözü çıkalı rahatımız bozuldu doğrusu. Nereye varsan, ne yapsan bir medenîlik sıkıntısı, adabımuaşeret üzüntüsü. İstediğin gibi giyinemezsin, istediğin gibi yiyip içemezsin!.. Hatta istediğin gibi yürüyemez, konuşamazsın. Meselâ şu pantolon denilen kör olasıyı ütülemeden giyemezsin!.. Giydin mi ona esir
Böyle medeniyetin Allah belâsını versin!.. diyerek noktayı koymuş.
Her şeyden evvel asrîlik-sosyete-modernlik gibi kelimelerle bize giren Avrupa medeniyeti, doğru söylemek lâzım gelirse hazır rahatımızı da bozdu... Kimimiz bir pantolonun, kimimiz bir kravatın esiri. Kimimiz sosyetenin, kimimiz ondülenin esiriyiz... Şekilperestlik ve teferruat içinde bunalıyoruz. Medeniyet icabı, muaşeret icabı diye ne yaptığımızı bildiğimiz yok!.. Millet ve idare demokrasisi lâzım... Bunun için de yine halka dönmemiz icap ediyor. Ecdadımız ne kadar rahat ve sade yaşamışlar, ne uzun ömürler sürmüşler. Onları bir düşünelim. Avrupalılar ne yaparlarsa yapsınlar, biz kendimize, rahatımıza bakalım. Varsın bize bu bakımdan medenî demesinler. İnsanı aynaya, görünüşe, cekete, pantolona, korseye esir eden medeniyeti ben ne yapayım?
Reklam
Tabiat şimdiden mezbeleleşti. Bu insicamsız şehirleşme insanı da mahvedecek. Teknik sayesinde tabiatın hakimiyetinden kurtulduklarını sanıyorlar; yeni ihtiyaçlara göre başka bir tabiat yaratmak sevdasındalar. İnsanı da yeni baştan yaratmak istemiyorlar mı? Yaratmak, hiç değilse şartlandırmak. Kendi üzerinde düşünmekten vazgeçen bir toplum.. böyle bir toplumda kültür bir tortu, bir teferruat.. Arada bir derin bir uykudan uyanır gibi oluyor toplum, rasgele tedaviye kalkıyor yaralarını, daima geç, daima dağınık bir tedavi. O kutsal kar ekonomisine dokunacak her tedbir peşinenöyasak. İnsan "oturulmaz"da oturuyor, herşey üst üste.. Sinir hastalarının, dilsizlerin medeniyeti; yaşadıkları yer, şehir değil çöl. Bir araya gelmeleri için hiçbir şey düşünülmemiş.
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.