Bu tanınmayan, alçak gönüllü sahaf, saf bir fikir hayatının, bir tek fikre bağlı kalmanın, bir Hint fakiri veya bir Orta Çağ rahibiymişçesine, yoğun bir dünyayı unutarak kendinden geçme halinin, bu devirde bile, hatta bir telefon kulübesi yanında ve bir kahvehanenin pırıl pırıl ışıkları altında dahi mümkün olduğunu, bunu kendi kişiliğinde gerçekleştirmek suretiyle, bana, çağdaş şairlerimizden daha kusursuz bir şekilde kanıtlamıştı...