Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
136 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Çocuk edebiyatının en kıymetli isimlerinden Miyase Sertbarut'u bir Türkçe öğretmeni olarak daha yeni okuduğum için bir parça utanıyorum ama geç olsun güç olmasın diyelim:)) Kitapta İlhami, Caner ve Zümrüt adında hem sınıf hem mahalle arkadaşı olan üç çocuk var. Türkçe öğretmenleri kitap okumalarını ve her hafta bu kitaplarda geçen birer hikaye anlatmalarını istiyor. Çocuklar hemen offffflamaya başlıyor. (neyseki benimkiler offf demiyor ya da bana belli etmiyorlar ) Özellikle İlhami için bu durum çok daha sıkıcı bir sorun. Sonra mahalleye geldiklerinde bir telefon kulübesi görüyorlar diğerleri çok umursamıyor ama İlhami merakla bakmaya gidiyor ve başlıyor her şey. Bu telefon kulübesi İlhami'ye konusu okuma, yazar, kelimeler üzerine güzel ve değişik hikayeler anlatıyor. İlhami dinlediği hikayeleri sınıfta anlatıp Türkçeden 100 almaya başlıyor. Başlarda 100 alma hevesiyle işe başlayan İlhami artık kitap okumanın insanı başka alemlere götüren büyüleyici yanını keşfediyor. Yazarımızın dili çok akıcı ve eğlenceli. Eminim çocuklar da yetişkinler de keyif alacaktır, tavsiye ederim.
Yuan Huan'ın Kulübesi
Yuan Huan'ın KulübesiMiyase Sertbarut · Tudem Yayınları · 2019429 okunma
110 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Bir kadının kızı olmak ne müthiş bir şeydi. Kemerli bir burun da olsa, tek başına bir şeye benzemeyen bir işaret parmağı da, muhteşem annelerin bize sundukları bu kutsal hediyeleri ölene dek yanımızda taşıyacak olmamız, ne büyük mucizesiydi hayatın. Bu gizli alametleriyle hep "sen bendensin" diyeceklerdi bize. Benim hamurumdan, benim
Bazen Bahar
Bazen BaharMelisa Kesmez · Sel Yayıncılık · 20153,067 okunma
Reklam
Bu tanınmayan, alçak gönüllü sahaf, saf bir fikir hayatının, bir tek fikre bağlı kalmanın, bir Hint fakiri veya bir Orta Çağ rahibiymişçesine, yoğun bir dünyayı unutarak kendinden geçme halinin, bu devirde bile, hatta bir telefon kulübesi yanında ve bir kahvehanenin pırıl pırıl ışıkları altında dahi mümkün olduğunu, bunu kendi kişiliğinde gerçekleştirmek suretiyle, bana, çağdaş şairlerimizden daha kusursuz bir şekilde kanıtlamıştı...
Ne Yapıyorum Burada Ben
Dünyanın yalan söyleyip söylemediğini bilmiyorum Ama ben söyledim Dünyanın sevgiyi dışlayıp dışlamadığını bilmiyorum Ama ben dışladım İşkence ortamı huzur kaçırır Ben huzur kaçırdım Nükleer patlamayla yükselen mantar gibi bulutlar olmasa da Yine nefret ederdim ben Beni dinleyin Ölüm olmasa bile Aynı şeyleri yapardım diyorum Gerçeklerin soğuk varlığı altında Bir sarhoşla bir tutulamam ben Evrensel özürleri reddediyorum Geceleyin önünden geçilen ve anımsanan Boş bir telefon kulübesi gibi Yalnızca çıkışta bakılan Sinema lobisindeki aynalar gibi Binlerce kişiyi tuhaf bir kardeşlikle birleştiren Bir isterik gibi Bekliyorum İtiraf etmesini her birinizin
İnerken solda bir telefon kulübesi durur... Umutsuz defter satırlarında mayınlı numaraların izini sürenlere, hiç ses verilmeden kapatılan çaresiz arayışlara, bir sese, bir soluğa sığınarak gecelere tutunanlara, hep oradan telefon edilir.
İnerken solda bir telefon kulübesi durur... Umutsuz defter satırlarında mayınlı numaraların izini sürenlere, hiç ses verilmeden kapatılan çaresiz arayışlara, bir sese, bir soluğa sığınarak gecelere tutunanlara, hep oradan telefon edilir.
Reklam
Kendimizi meslekteki başarıyla öldürürüz parayla, yanık tenli kızlarla, zira biz oyuncular yaşamayız gelecek kuşaklarla ne var ki yönetmenler hepten ayaktakımıdırlar, biz kucağımızda boğarız sevdiklerimizi, yine de izi kalır yastıkların genç yüzlerde, bir lastik izi gibi, dayanılır gibi değil, ah, anneler, anneler, niçin doğurulur? Gerçi biliyordu anne darmaduman edecekler beni.
Sayfa 50
606 öğeden 391 ile 400 arasındakiler gösteriliyor.