Acaba, on üç asırda , fâsılasız olarak hadsiz ruhlara, akıllara, kalblere, nefislere hak ve hakikat dairesinde hükmeden, terbiye eden, idare eden bu mânevi Sultan-ı Zîşan'ın birtek işareti, böyle bir hakikatı isbat etmeye kâfi iken, binler tashirat ile bu hakîkat-ı haşriyeyi gösterip isbat ettikten sonra, o hakikati tanımayan bir echel ahmak için Cehennem azabı lâzım gelmez mi! Ve ayn-ı adâlet olmaz mı?