Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
TERKİB-İ BEND'LER...
Daha fikrî ve tasavvufî olan Tercî-i Bend'e göre Terkib-i Bend, kolay anlaşılır, çok ustalıkla nazm edilmiş hikmetli sözlerle doludur. Neredeyse her beyti, halk arasında atasözü gibi bilinir ve sık sık tekrar edilir. Yalnız, Divan edebiyatında, bu Terkib-i Bend'lere başlarken, ilk bend, bir gelenek olarak içkiden, badeden, meyhaneden filân bahsederek nazm edilir. Edebiyat tarihinde mevcut bütün terkib-i bendler böyledir. Onu için Ziyâ Paşa'da terkibe başlarken: "Sâkî, getir ol bâdeyi kim, mâye-i candır" diyor ve ilk bendini: "İç bâde, güzel sev, var ise akl-ı şuûrun, Dünya var imiş, yâ kî yoğolmuş, ne umurun" diye bitiriyordu. Bu insanlık dışı lâfların, sonraki on bir benddeki yüksek ve hikmetli fikirlerle alâkası yoktur. Ama işte an'âne belâsı bunları yazdırıyor...
Sayfa 337 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Terkib'lerin Girişi ve âki Bey'in Meziyeti, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
*İ'LÂ ve **İHYA
Ziya Paşa'nın Terkib-i Bend ve Tercî-i Bend manzum eserleri için, Namık Kemâl Ziya paşaya şöyle hitap eder Tercî ile fikri kıldın i'lâ / Terkib ile şi'ri ettin ihya
Sayfa 335 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Ziya Paşa'nın "Terkib" ve "Tecri"i, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
ZİYA PAŞA'NIN, *TERKİB-İ BEND ve **TERCÎ-İ BEND'LERİ...
Malûmdur ki, Ziya Paşa'nın "terkib" ve Tercî" manzumeleri, on ikişer bendden meydana gelir. Bu bendlere "terkib-hane" ve "tercî-hane" denir. her bend onar beyittir. Her bendin sonunda bir de ilâve "bend beyti" bulunur. Tercîlerde bu bend aynen tekrarlanır, Terkib'lerde farklıdır... Ziya Paşa'nın bu şiirleri, birer şaheserdir. Bugün de millî ve dinî, fikir ve edebiyat sahasında, gençlerimizin muhakkak anlayarak okumaları gereken iki temel eserdir...
Sayfa 335 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Ziya Paşa'nın "Terkib" ve "Tecri"i, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
*YOZGATLI MÜDERRİS YOZGATLI İHSAN EFENDİ
- "İhsan efendi, 1925 yılında, yüksek tahsil yapmak için Kahire'ye gelmiş. İstanbul'dan hareket eden vapurda Mehmed Âkif merhum da varmış. Mısır'a, artık temelli kalacağı, son gelişiymiş. İhsan Efendi, Âkif Bey'i ilk defa bu vesile ile tanımış. İhsan efendi, El Ezher'deki tahsilini tamamladıktan sonra imtihana girerek "âlimiyye" şehadetini-diplomasını almış; imtihanda yüzlerce talebe arasında ikinci olmuş. [...] Kahire'ye gelişimin ilk günüydü. Arkadaşlar, "İhsan Efendi'ye derse gideceğiz, seni de götürelim dediler. İhsan efendi , medrese olarak kullanılan eski bir tekkenin hem müdürü hem de müderrisi idi. İhsan Efendi burada Arapça ve Türkçe ders takrir ediyordu. Arapça olan derslerine Türklerle birlikte Habeşli, Sudanlı, Nijeryalı, Hindistanlı, Pakistanlı talebelerde katılırdı... [...]İhsan Efendi, biz Türklerle bilhassa meşgul olmak ve bizi yetiştirmek istiyordu. Şöyle demişti: - "Ben sizi, İslâmiyet'e ihlâs ile pek çok hizmetler etmiş; bu yüzden de bütün kötülerin düşmanlığını celbederek, başına bir çok felâketler sarılmış olan, kendi memleketimiz için hazırlamak istiyorum. Gelin sizle Türkçe edebiyat okuyalım." Bunun için Ziya Paşa'nın "Terkib-i Bend" ve "Terci-i Bend"lerini okumamızı istedi. Okumaya başladık...
Sayfa 331 - 334 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Mısır'a Gelişi, Âkif Bey'le Aynı Vapurda, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
"Her âkıle bir derd bu âlemde mukarrer, Râhat yaşamış var mı gürûh-ı ukalâdan?" "Bu dünyada, her akıllı kişinin başında bir dert olmasına hükmedilmiştir, Hiç akıllı insanlar topluluğundan olan rahat yaşamış biri var mı?"
Wikipedia
Terci-i bend, Ziya Paşa'nın 1859’da kaleme aldığı ünlü şiiridir. Ziya Paşa, bu eseri gençlik döneminde, sarayda mabeyn katibi olarak görev yaptığı sırada yazmıştır. Şiir, şairin ve Tanzimat döneminin diğer bürokrat-aydınlarının felsefi bunalımlarını yansıtır; kuvvetli bir akıl-kalp, akıl-iman çatışmasını ortaya koyar. Klasik İslam felsefesiyle modern batı bilimlerini, özellikle astronomiyi başarılı bir şekilde birleştirir. Son bentte İslâmî düşünce sistemiyle Kopernik'in teorilerini, Newton'un teorisini ve Darwin'in evrim teorisini uzlaştırma çabası gösterir.[1]
Reklam
"Kıl san’at-ı üstâdı tahayyürle temâşâ, Dem urma, eğer ârif isen çûn ü çirâdan. İdrâk-i me’âlî bu küçük akla gerekmez, Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez." ***** Sanatkârın sanatını hayranlıkla seyret, Eğer bilgili bir kişi isen, nedeni ve niçini üzerinde durma. Yüce anlamları kavramak bu küçük akıl için gerekmez, Çünkü bu terazi o kadar ağırlığı tartmaz.
Dursun kef-i hükmünde terâzû-yı adâlet, Havfın var ise mahkeme-i rûz-ı cezâdan. Kararlarında adalet terazisi elinde olsun, Eğer mahşer gününde hesap vermekten korkuyorsan.
"Her âkıle bir derd bu âlemde mukarrer, Râhat yaşamış var mı gürûh-ı ukalâdan? Halletmediler bu lûgazın sırrını kimse, Bin kâfile geçti hükemâdan, fuzalâdan." ***** Bu dünyada, her akıllı kişinin başında bir dert olmasına hükmedilmiştir, Hiç akıllı insanlar topluluğundan olan rahat yaşamış biri var mı? Bu bilmecenin sırrını hiç kimse çözemedi, Bu dünyadan binlerce faziletli kişi ve bilgin geçti [de].
Her âkıle bir dert bu âlemde mukarrer, Rahat yaşamış var mı güruh-i ukalâdan. Halletmediler bu lûgazın sırrını kimse Bin kafile geçti hükemadan, fuzalâdan. Kıl san'at-ı üstadı tahayyürle temaşa, Dem urma eğer ârif isen çünüçirâdan.
Sayfa 27 - Bu alemde her akıllıya bir dert mukarrerdir. Akıllı insanlardan acaba hiç arahat yaşamış var mıdır? Şimdiye kadar, alimlerden, filozoflardan bin kafile gelip geçtiği halde bu bilmeceyi kimse halletmemiştir. Eğer arif isen üstadın sanatını hayretle temaşa Kitabı okudu
371 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.