"İki gencin tartışması gittikçe büyü yordu. Biri Medineli diğeri Mekkeli olan bu iki genç, bir askerî seferde bir araya gelmişlerdi. Mekkeli muhacir, sessizce yaklaşıp Medineli arkadaşı nın arkasına vurmuştu. Ama bu şaka ensarîyi eğlendirmemiş, aksine öfke lendirmişti. Söz atışmaları kavgaya dönüştü. Kar şılıklı meydan okumaya kadar vardı. Nihayet ensarî, “Yetişin ey ensar!” diye bağırdı. Muhacirin cevabı da hazırdı: “Yetişin muhacirler!” Bu, Arapların çok iyi bildiği türden bir kabile çağrısıydı. Câhiliye döneminde başları sıkıştığın da kabilelerini yardıma çağırır; ken di kabilelerinden olana tereddütsüz yardım ederlerdi. Bu öyle bir taassup tu ki, haklı-haksız, zalim-mazlum ayırt etmezdi. Kan bağını, aileyi, sülaleyi her türlü değerin üstünde gören bu bağnaz çağrı, yıllar sonra iki gencin sesinden yeniden yükseliyordu. Sesleri işiten Peygamberimiz olay ye rine gelerek “Bu Câhiliye çağrısı da nerden çıktı!” demişti. “Câhiliye çağ rısı değil ey Allah’ın Resûlü!” dediler. “Sadece iki genç tartıştı ve biri diğeri ne vurdu.” Bunun üzerine Peygambe rimiz, “Tamam o zaman.” buyurdu ve sözlerine şöyle devam etti: “Bir kimse zalim de olsa mazlum da olsa karde şine yardım etsin. Eğer zalimse onun zulmüne engel olsun, bu ona yardım dır. Mazlumsa da ona yardım etsin.” (Müslim, Birr ve sıla, 62) Taassuba izin vermemişti Peygam berimiz. Asıl olan, din kardeşliğiydi. Şartlar ne olursa olsun Müslüman, zalimin karşısında, mazlumun ise ya nında yer almalıydı… ‘
Sayfa 34 - DİB Yayınaları
Eisenhower Doktrini ve Suriye gerilimi Menderes hükümeti antikomünizmi iç ve dış politikanın temel enstrümanı haline getirmeye çalışırken, Sovyetler ise Stalin-sonrası dönemdeki değişikliklere paralel olarak Türkiye'ye yönelik barışçıl bir politika izlemenin arayışı içerisindedir. Ancak Menderes hükümeti, bu yakınlaşma çabalarına herhangi bir
122 öğeden 161 ile 122 arasındakiler gösteriliyor.