Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
64 syf.
·
Puan vermedi
Eskiden sağlam bir okurdum hatta yazardım ufak ufak. Fakat bir süredir okuyamıyorum ve hatta yazma yeteneğim de epey körelmiş durumda. Bu aralar bu alışkanlığımı yeniden kazanmaya çalışıyorum. Bu sebeple en sevdiğim ve beni yormadan anlaşabildiğimi düşündüğüm sevgili Zweig'in öykülerini yeniden okuyorum. Amok Koşucusunu bir kaç sene evvel
Amok Koşucusu
Amok KoşucusuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021112,2bin okunma
Hastalıkları teşhis etmek hekimin işidir, çünkü hasta her zaman yalan söyler. Yalan söylemeden yapamadıkları için değil, hastalığın kendini savunma düzeneğinin bir parçası bu olduğu için...
Reklam
144 syf.
9/10 puan verdi
Camus Dino Buzzati'nin Klinik Bir Vaka adlı oyunundan uyarlıyor. Buzzati'ye İtalya'nın Kafka'sı diye boşuna dememişler. Çaresizlik, yabancılaşma, cevap bulamama... Zengin bir adam olan Corte bazı sesler duymaya başlıyor. Ne olduğunu anlamadan kendini bir hastanenin en üst katında buluyor. Teşhis yok. Çaresizce daha ağır durumda olan hastaların bulunduğu katlara inmeye başlaması ve kendini son katta bulması okurken sinirlerinizi bozuyor. Bir sabah uyanıp neyle suçlandığını anlamayan Josef K. Ya da bir sabah uyanıp kendini dev bir böcek olarak bulan Gregor samsa aklıma geldi. Ailesinin Corte'nin durumuna olan ilgisizliği ve sırt çevirmeleri. Kafka kokuyordu.
İlginç Bir Vaka
İlginç Bir VakaAlbert Camus · Can Yayınları · 202280 okunma
Zamanı eşeliyorum yine. Yaşayamadıklarımı özlüyorum. Hissettiğim şeyi teşhis edemeyecek kadar yorgunum. Bedeni değil, ruhi yorgunluk.
Sayfa 189 - KetebeKitabı okuyor
Duygunuzun niteliği hakkında bir fikir sahibi olduktan sonra, sizi kızdıran, kıran ya da üzen şeyin ne olduğu konusunda mümkün olduğu kadar açık seçik teşhis koymaya çalışın: genel ifadeler düzeyinde kalmayını
Sayfa 237 - Kronik Yayınları
Reklam
Bir yerde bir sorun doğru teşhis edilemiyorsa, doğru çözüme de ulaşılamaz ve sorun çözülemez.
Sayfa 82
Bu dönemde Lutfullah Süruri ve eşi Suzan Hanım gibi genç yeteneklerin katılmasıyla «Süreyya Opereti» kurulmuş ve bir süre faaliyette bulunmuştu. Hastalığı teşhis edilemeyerek genç yaşında ölen Suzan Hanım’ın Süreyya Sineması’nin girişindeki büstü o günlerin hatırasıdır.
Kafatasının, ruh ve zihin üzerine yapılan araştırmaların merkezinde yer aldığı onlarca yılın ardından, 19. yüzyılın ilk arkeologları çok doğal olarak atalarımızı anlayabilmek ve teşhis edebilmek adına hemencecik kafa kemiklerine koştular... Bu kafatasları günümüzde oldukça utanç verici olan evrimsel fikirleri savunmak için kullanılmıştır. Dönemin doğa bilimcileri kafatasının sahip olduğu forma bakarak az ya da çok gelişmiş bir "ırka" ait olup olmadığını saptayabildiklerini düşünüyordu. Kafatasının ve dolayısıyla beynin hacmi de zekânın sağlam bir belirteci olarak görülüyordu. Beynin boyutu aynı zamanda hangi fosillerin bizim en yakın akrabamız olmaya layık olduğunun da işaretini veriyordu. Bu indirgemeci ve "kafa merkezli" görüş bir mağdur yaratmıştı: Leydi Sapiens. Kadınlar, erkeklere göre daha küçük beyinlere sahiplerdi ve bu da düşük zekânın bir göstergesiydi. Kadınları itibarsızlaştırma kampanyası için yeterli bir sebepti bu. Kafatasının iskeletin boyutlarıyla orantılı bir hacmi olduğu göz önünde bulundurulursa, kadınların kafataslarının kapasitesinin, ortalama olarak, erkeklerdekinden küçük olması oldukça mantıklıdır. İleride de göreceğimiz üzere bunun zekâlarıyla bir ilişkisi yoktur.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.