Boş pastanede bir şeylerle meşguldü ve her kelime lüzumsuz geliyordu; sanki asıl olanı zaten biliyormuşuz gibi. Sanki birbirimize kim ve ne olduğumuzu anlatmaktan daha sıkıcı ve gereksiz bir deneme olamazmış gibi. Ya da eski hikâyeleri, mesela kocamın ölen karısının hikâyesini anlatmaktan. Ya da ilk karşılaşmamızın hikâyesini. İnsanlar arasındaki hayat, ölümün bir nefes süresince bölüğü bir diyalogdan başka bir şey değişmiş gibi konuşuyorduk.