Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İyi bilin ki, iman ve onun gereği olan salih amelden soyutlanmış bir dünya hayatı, ancak gelip geçici bir oyun, gaflete düşüren bir eğlence, aldatıcı bir süs, birbirinize karşı övünme sebebi ve daha çok servet ve övünülecek nesiller çoğaltma yarışından ibarettir. Onun vaadettiği zevkler, tıpkı yağmurun yeşerttiği bitkilerin hâline benzer ki, onun sulayıp yetiştirdiği bitkiler çiftçilerin pek hoşuna gider fakat bu göz alıcı bitkiler ve rengârenk çiçekler zamanla kurumaya yüz tutar ve bir de bakarsın ki tamamen sararıp solmuş ve sonunda çerçöp hâline gelmişler. İşte dünyanın lüks ve ihtişâmı da böyle yok olup gidecektir. Âhirette ise, ya zâlimleri bekleyen çetin bir azap vardır, ya da müminler için Allah’ın bağışlaması ve hoşnutluğu. Demek ki, âhireti kazanmak için yaşanmayan bir dünya hayatı, sonu felâketle biten aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. /Hadid 20/
Hüzünlü Bir Ayrılık
Ama bugün çok farklı bir tercihle baş başa kalmıştım. Onun daha da büyüyüp gelişmesi için ondan vazgeçmek. Bir zamanlar onu büyütmek için verdiğim sevgiyi şimdi onun daha güçlü, kuvvetli olması için vermem gerekiyordu: Ondan vazgeçmem. Bir çırpıda söylenen ama yudum yudum içilen bir cümle gibi bu: Vazgeçmek. Tıpkı acı gibi. Sevmek bazen de vazgeçmekti zaten. Ama vazgeçtiğin sevdiğin değil, kendindir aslında. Onun iyiliği için özlemlerini içinin en derinlerine gömüp orada beslemektir. Onu artık göremesen de görünmez yerlerinde sevgini büyütüp,Onun böyle daha iyi olduğunu düşünüp bundan mutlu olmandır.
Mehmet Deveci
Mehmet Deveci
~hüzünlü bir ayrılık
Reklam
Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size: Nasıl? kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan, bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli Oyunlar
Oğuz Atay
Oğuz Atay
VİCDAN NASIL DAĞLANIR
"İnsanlar artık Tanrı'dan korkmadıklarında, O'nun yasalarını hiç tereddüt etmeden ihlal ederler. Tanrı korkusu kaybolduğunda, bunun sonuçları caydırıcı olmaz." – A. W. TOZER Kutsal korkuyu kaybetmenin ilk işaretleri belirsizdir – o kadar belirsizdir ki, biraz daha odaklanmamız ve bu önemli noktayı detaylandırmamız gerekir.
Sahip olmak ya da Olmak
Mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye "sahip olmak" demek, onları ele geçirmek, kendine mål etmek. onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak anlamına gelir. Ama bu maddesel sahip oluşların sonu yoktur. İnsan hiç bir za- man yeterince şeye sahip olamayacaktır. Çünkü maddesel olan, elle tutulan aldatıcı ve geçicidir. Bu nedenle
Az önce hayatımın en güzel filtre kahvesini yaptım rastgele, suyu bekletmeden şapp diye boşalttım diye mi bilmiyorum ama güzel olan her şey tıpkı böyle patır kütür hayatınıza dalıyor işte..(alakasız
Reklam
Neden böyle oldu ki...
Duygular da değişti,tıpkı bayramlar gibi... Mutluyuz ama dibine kadar değil, seviyoruz ama derin değil,ruhumuzla değil... Hissediyoruz ama hissedemiyoruz da aslında...
Persona — 1966 yılı yapımı | Director: Ingmar Bergman
"Benim anlamadığımı mı sanıyorsun? Var olmak denilen o umutsuz düşü… Olur gibi görünmek değil, var olmak. Her an bilinçli, tetikte… Aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma... Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık… Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta belki de yok edilmek… Her kelime yalan… Her jest sahte… Her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi… İntihar etmek? Hayır. Fazlasıyla iğrenç… İnsan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir. Hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip, içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz, bir kaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere. Böyle olduğuna inanır insan. Ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil. Seni anlıyorum Elisabeth, susmanı anlıyorum. Hareket etmemeni anlıyorum. İsteksizliğini fantastik bir sisteme bağlamışsın. Anlıyor ve hayranlık duyuyorum. Bitene kadar bu oyunu oynamalısın. Ancak o zaman bırakabilirsin. Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi bunu da yavaş yavaş bırakırsın.” Photography: "Persona" filminden bir kare.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.