Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Beethoven, Napoléon onuruna bir senfoni yazdı ama Napoléon'un onu hayal kırıklığına uğrattığını görünce bir cenaze marşı ekledi, anlamı şuydu: Napoléon, oğlum, bana kalırsa sen öldün ve gömüldün! Bir besteci ya da eserleri hakkında böyle kişisel konuları bilmek müziği daha da ilginç kılıyordu, tıpkı film yıldızları hakkında bir sürü kişisel dedikodu bilmek gibi.
Sayfa 87
260 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Genel olarak kitabı çok beğendim. Kitapta Damla Karakuş soruyor Celal Şengör cevaplıyor tıpkı Doğan Cüceloğlu'nun var mısın kitabı gibi tecrübeleri anlatıyor. Adam çok bilgili ve Türkiye için bu yüzden büyük şanslardan biri bu açıdan o yüzden okunması gereken kitaplardan. Tek eleştirdiğim nokta 12 Eylül darbesini savunması ne gerekçeyle olursa olsun böyle birşeyin, dönemin haklı yani olamaz bana göre Yahudilere yapılanları eleştirirken(haklı olarak ) kendi ülkesinde olan bu durumuda eleştirebilir Kenan Evren'i desteklemesini yadırgadım. Onun haricinde güzel bir kitap.
Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor
Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı EtkiliyorCelal Şengör · Masa Yayınları · 20232,352 okunma
Reklam
240 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Yaseminler Tüter mi Hala, Alev Alatlı'nın bastırmış olduğu ilk roman. Aynı zamanda Kıbrıs Harekatından kısa zaman sonra yazılmış bir kitap. Alatlı bir konuşmasında kitabı o dönemlerdeki Kıbrıs'ı ve Kıbrıs'ın yaşamış olduğu içler acısı serüveni anlatmak için yazdığından söz eder. Bir tarafta EOKA örgütü diğer tarafta Haçlı bir Papaz
Yaseminler Tüter Mi, Hala?
Yaseminler Tüter Mi, Hala?Alev Alatlı · Kapı Yayınları · 2024411 okunma
Gemiler denizlerde yüzmek için yapılmış gibi görünür; ama asıl amaç yüzmeleri değil, limana varmalarıdır. Bizimki de tıpkı böyle bir yüzmektir işte, hangi limana gideceğimize dair en ufak bir fikrimiz olmaksızın.
İntihar şimdiye kadar yalnızca toplumsal bir olay olarak ele alınmıştır. Buradaysa, tam tersine, bireysel düşünceyle intihar arasında ilişki söz konusu. Böyle bir edim yüreğin sessizliğinde tıpkı büyük bir yapıt gibi hazırlanır. İnsan kendi de bilemez bunu. Bir akşam tetiğe basar ya da kendini sulara bırakır.
Sayfa 22 - CanKitabı okuyor
Her ilişki gibi kadın erkek ilişkisinin de canı vardır; bakı­mı ve beslenmesi gerekir. Evliliğin de tıpkı toprağını, suyu­nu, güneşini, ortamını bulmuş çiçek gibi pırıl pırıl canlı olma­sı mümkün. Ama böyle bir evlilik için gerekli adımlar evlen­dikten sonra değil, EVLENMEDEN ÖNCE atılmalıdır.
Reklam
ikisi arkada. Onu bir yıl kadar önce düşümde gördüm. Konuşkan, çok akıllı, sevecen de bir köpek. Tıpkı o ünlü, popüler filmdeki gibi. Köpeklere bayılırım, özellikle de dalmaçyalılara. Düşümde, gerçek hayatta da var olduğunu, hatta bana çok yakın bir semtte yaşadığını, kararlılıkla peşine düşüp onu bulursam memnuniyet duyacağını, acayip derecede iyi arkadaş olacağımız, her konuda mükemmel anlaşacağımız kanaatinde bulunduğunu söyledi. Ben de ona hemencecik inandım. Ne yazık ki böyle bir zaafım var. İnsanlara da, hayvanlara da inanıveriyorum. Söylediklerinde, savlarında, tutum ile davranışlarında, bana bulundukları garip taahhütlerde akıl mantık aramıyorum. Söylemesi ayıp kendim son derece dürüst biriyim, ‘’Herhalde başka herkes de öyledir,’’ diye düşünüyorum. Üstelik hiç de öyle olmadıklarını domuz gibi biliyorum. Yabancılara kanıvermek, iyimserlik hissiyle derhal inanıvermek hoşuma gidiyor; varsın aldatsınlar, iyi niyetimi sonuna kadar suistimal etsinler, ben gene herkese aldanır biri olmaktan vazgeçemem, kendime şüpheciliği yakıştıramam. Kurnazca hal ve hareketlerim yoktur. Çoğu yaratılmışı tutkuyla seviyorum. Onlara gerçekten mi’ diye sormaya yüzüm tutmuyor. Utanıyorum. Kalplerini kırmaktan korkuyorum. Onları küstürüp kendimden uzaklaştırmak en büyük kâbusum. Kimseyle küs, mesafeli kalamam, hiçbir canlıya soğuk, kırıcı davranamam. Onların da bana o şekilde muamele etmelerinden çekinirim. Alıngan, kuruntulu bir adamım.
Ingmar Bergman - Persona (1966)
"Benim anlamadığımı mı sanıyorsun? Var olmak denilen o umutsuz düşü... Olur gibi görünmek değil, var olmak. Her an bilinçli, tetikte... Aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma... Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık... Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta belki de yok edilmek... Her kelime yalan... Her jest sahte... Her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi... İntihar etmek? Hayır. Fazlasıyla iğrenç... İnsan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir. Hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip, içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz, bir kaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere. Böyle olduğuna inanır insan. Ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil. Seni anlıyorum Elisabeth, susmanı anlıyorum. Hareket etmemeni anlıyorum. İsteksizliğini fantastik bir sisteme bağlamışsın. Anlıyor ve hayranlık duyuyorum. Bitene kadar bu oyunu oynamalısın. Ancak o zaman bırakabilirsin. Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi bunu da yavaş yavaş bırakırsın."
580 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
31 günde okudu
"Bir hayat hikâyesi yazmak, bir hayat yaşamak kadar zordur."
O Türk edebiyatının kilometre taşlarından biri... O, içimizde tutanamadığımız yerlere tutunan biri... Ruhumuza dokunan biri... Sessiz yanlarımızı bilen, bizi bize anlatan biri... #oğuzatay Bu kitap bir Oğuz Atay biyografisidir. Yıldız Ecevit'in yazmak için yıllarını verdiği bir kitap... Tıpkı bir roman şeklinde ilerleyen, okurunu hiç
Ben Buradayım...
Ben Buradayım...Yıldız Ecevit · İletişim Yayınları · 2017233 okunma
Tıpkı çocukları okşayıp avutur gibi onu da öpsünler, sevip okşasınlar, başucunda gözyaşı döksünler istiyordu. Göğsünü döven gümüşsü sakalıyla koskoca bir mahkeme üyesi olarak böyle bir şeyin kendisi için imkânsız olduğunu biliyor, ama yine de istiyordu işte.
Reklam
"Nazlı, neden yaptın böyle bir şey? " "Çünkü o bizden degil." "Bizden değil;ama tıpkı senin gibi canlı.Onun da cani var. Seni tekmeleseler nasıl acı duyarsan o da aynısını,sen onu tekmelediginde hissetti. Bu doğru bir hareket degil." "Ama babam öyle dedi.'Bunlar sokakta yaşıyor. Pus bunlar. Sana zarar verebilir. Gördüğün zaman sana yakınsa tekmele,öldür. ' dedi." "Baban yanlış söylemiş sana Nazlıcığım. Hem de çok yanlış söylemiş. Sen ince şunu sakın unutma,canlı ilana asla zarar vermemelisin. Bu kedi sana ne yaptı? " "Hiç birşey..." "O zaman neden ona vurasın,tekmeleyesin ki? Bir şey yapsa bile öncelikle sen de ona zarar vermeyi düşünme.Her ikinizin de zarar görmeyeceği yolu seç. Çünkü o da senin gibi savunmasız. Ayrıca onun dili de yok ,derdini anlatmak için." "Ama babam da annemi öyle seviyor. Hatta ağabeyimi de..."
Evet, seni seviyorum budala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi... Evet, işte sevgim seni böyle kaplıyor! Ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben çakıl taşı olacağım.
“Hayat insanların duygularını tıpkı dağlar,tepeler gibi şöyle veya böyle erozyona uğratıyor.”
"kimse kimseyi anlamıyor, bilmiyor," dedi. "herkes, her şey ve herkes hakkında, kendi düşüncelerine, bilgilerine göre anlam veriyor. ve siz ne yaparsanız yapın, boşuna. böyle bir kez hükmü giydiniz mi, tıpkı adli mahkumlar gibi bunu uzun uzun çekmeye ve devam ettirmeye mecbur kalırsınız."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.