Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir kadın seyirci şöyle yazmıştı: Ayna için çok teşekkürler. Her şey, aynen çocukluğumdaki gibi... Bunu nasıl öğrenebildiğinizi merak ettim doğrusu. O zaman da tıpkı böyle bir rüzgar, böyle bir fırtına esmişti...
O halde, kurallara karşı çıkan engelleri ortadan kaldırmadan önce kural koymanın hiçbir yararı yoktur; tıpkı silahları kullanacak kişinin ellerinin bağını çözmeden, onun gözlerinin önüne, erişebileceği bir yere silah koymanın yararı olmadığı gibi. İşte böyle koyduğumuz kurallara ruhun erişebilmesi için onun bağlarından çözülmesi gerekir.
Reklam
İvan İlyiç'e en acı gelen şeylerden biri de hiç kimsenin ona onun istediği gibi acımamasıydı: İvan İlyiç bazen, özellikle de uzun acı dönemlerinin ardından, bunu itiraf etmek ne kadar utanç verici de olsa, kendisine hasta bir çocuğa acınır gibi acınmasını istiyordu. Tıpkı çocukları okşayıp avutur gibi onu da öpsünler, sevip okşasınlar, başucunda gözyaşı döksünler istiyordu. Göğsünü döven gümüşsü sakalıyla koskoca bir mahkeme üyesi olarak böyle bir şeyin kendisi için imkânsız olduğunu biliyor, ama yine de istiyordu işte.
Sayfa 57 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ey şeytana bilinçaltımda otağ kurduran ulu zehir: Sen, başkaldırma isteği! Beni, için için kemiren parazit: Sen, özgür insan düşü! Ve ölümü ve huzuru ve beni böylesine alıp alıp götüren, beni böylesine yerden yere vuran soylu cini yaşatan tek kahraman: Utanç! Kavgam, kendi ruhumun celsesidir ve zavallılığım, kendi hayatımın cılız sesidir. Cesaret
Hayatta böyle baş döndürücü anlar vardır, insan birdenbire her şeyi daha net görür; o ana dek bunu yapamayacak kadar korkak ya da zayıfken, o anda kendi gücünü, imkânlarını sezer ve bilir. Bunlar, hayatın değiştiği anlardır. Böyle bir şey habersiz gelir; tıpkı ölüm ya da din değiştirme gibi.
ve Muhammet, Müslümanlara, halılar döşeli, altınlar, zümrütlerle süslü, en güzel kadınlarla, şaraplarla, acayip yemeklerle dolu bir cennet vaat ederken içlerinden gülüyorlardı ikisi de ve ağzımıza bir parça bal sürüp bizi dünyadaki isteklerimize uygun hayal ve ümitlere düşürmek için mahsus bizim insani ve maddi tarafımıza hitap ediyorlardı.
Reklam
Bazı filozoflar başkam bir saraym içinde yanan bir lâmbaya benzetiyorlar. Halk bu lâmbanın etrafında top­lanır ve sanayi ile meşgul olurlar ve onun saçtığı aydın lıktan yararlanırlar. Böyle bir aydınlık içinde kimseden herhangi bir pislik kalmaz. Lâmbanın ışığı ne kadar fazla olursa, etrafında bulunanlar da o nisbette işlerini kolla­yıp hisse sahibi olurlar. Fakat lâmba ışıksız olur, tıpkı ölüyü beklemek için sönük bir şekilde yanan bir mum du­rumunda olursa etrafındaki bütün halk perişan düşer, sanayi’i terkederler. Her tarafta düşmanlar kendilerini gösterirler, kitle rencide olur, sanayi’ durur, hattâ başka­larının elinde bulunan şahsî serveti bile yok olur.
“Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
Platon (Eflatun) Devlet Adlı kitabın da gecen Mağara Benzetmesi
Şimdi, dedim, insan denen yaratığı eğitimle aydınlanmış ve aydınlanmamış olarak düşün. Bunu şöyle bir benzetmeyle anlatayım: Yeraltında mağaramsı bir yer, içinde insanlar. Önde boydan boya ışığa açılan bir giriş... İnsanlar çocukluklarından beri ayaklarından, boyunlarından zincire vurulmuş, bu mağarada yaşıyorlar. Ne kımıldanabiliyor ne de
Kitap Adı: Devlet Yazar: Platon Yayıncı: İş Bankası Kültür Sayfa 231 -237
"Ne demek istiyorsun? dedi Pippin. "Ne aynı?"
"Ağaçlar ve entler, dedi Ağaçsakal. "Olup biteni şahsen ben bile idrak edemiyorum, o yüzden size açıklayamam. Kimimiz hala aynı entleriz ve kendi usulümüzce hayattayız, lakin birçok ent uyuşuklaşıyor, ağaçlaşıyor diye de addedilebilir. Ağaçların çoğu sadece ağaçtır tabii ki; lakin birçoğu yan ayıktır. Kimisi tamamen ayıktır ve az bir
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.