İlk olarak kitap serisinin çok gereksiz yere uzatılmış olduğunu bununda okuyucuyu bıktırdığını düşünüyorum.
Kitapta ütopik bir dünya var orada hâşâ ilah Aslan yani bizim Allah için kullandığımız bütün Rububiyet-Uluhiyyet kavramları onun için kullanılmış. Okurken ben bile zorlandım her aslanı andıklarında töbe est. diye diye assla bir çocuğun okuyabileceği bir kitap değil.
Minnak temiz beyinleri böyle kirletmek olmaz
Kısaca okumasanız bir şey kaybetmezsiniz
Kendi naçizane görüşüm.
Son SavaşC. S. Lewis · Doğan Egmont Yayıncılık · 20121,005 okunma
“Eskiden, iki sene evvel bir laf vardı. "Mustafa Kemal Paşa ölmemiş, Alman ordusuna kumandan olmuş, " dedilerdi.
— Doğru, Alman ordusuna kumandan olmuştu. Fransız'ı Atatürk yendi. Rus'u önüne toparlayıp Moskova'ya kadar Atatürk kovaladı. Lakin ordu Moskova'ya dayanınca Hitler rezili, "Gayrı benim, Atatürk'e falan ihtiyacım kalmadı. Gerisini ben beceririm, " demiş. Paşamız da buna öfkelenip Rus tarafına geçmiş. Şimdi de Rus'un ordusuna kumanda ediyormuş. Rus ordusunun Alman'ı sürmesinin sebebi bu...
— Allah Allah... Alman neden böyle halt etti dersin?
— Çünkü malum ya, Hitler, yani Alman’ın kralı, gizli din taşıyor. Müslüman... Müslüman olduğu için biraz oynakça.
— Alay etme beyim... Günaha giriyorsun.
— Kolayı var. "Töbe Yarabbi, " derim, Allah'ı kandırırım.
— Hâşâ, sümme hâşâ...”
Hamid bin Abbas “şimdi biz seni öldürmekle, töbe haşa Allah’ı mı öldürmüş olacağız?” Hallac-ı Mansur “Daima diri olanı nasıl öldürebilirsiniz? O ben değildir, ben O hiç değilim, O bende kendini açığa vurandır.”
Hazır girişmişken bunu da araya sokayım dedim filmini de çok severim kitabı da çok severim (ara sıra bi rahatsız ediyo ama olsun) siz çok büyüksünüz burgess ve kubrick <3
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,8bin okunma
Mübadelede ailesinin büyükleri göç etmek zorunda kalan Dimitrios, yıllarca mübadillerin özlemle anlattığı Ürgüp'e ziyarete gider. Oraları gezip biraz suyundan biraz toprağından alıp götürmek ve gördüklerini hasretle bekleyen büyüklerine anlatmak ister.
Dimitrios'un Ürgüp'te tanıştığı Aziz Güzelgöz'ün babası Mustafa Güzelgöz zamanında kütüphane memuru imiş. Köylere eşek sırtında kitap taşıdığı için ona "Eşekli Kütüphaneci" diyorlar.
Kitap esasında Eşekli Kütüphaneci'nin mücadele ve hizmet dolu öyküsünü anlatıyor. Bu öykü ekseninde bürokrasinin çıkmazları, halkın ekonomi ve eğitim yönünden yaşadığı sıkıntılara değiniliyor. Okumanın önemi üzerinde sıkça duruluyor. Bir yandan da Dimitrios üzerinden Türk- Yunan dostluğu köprüsü kurulmaya çalışılıyor.
Kitap boyunca yazarın üzerinde durduğu bir konu da " yobazlık ". Evet yobazlığın her türlüsü kötüdür. Hayatı zorlaştırırır. Tamam bunda hemfikiriz. Fakat yazar işi alıp başka bir boyuta taşıyor. Adeta fetva makamı! Durum şu:
Üzüm yetiştiren köylü bu üzümle şarap da üretiyor. Bu durumu eleştirenlere karşı yazarımız bir " modern ve çagdaş imam " türetmek istemiş. Bu imam üzerinden fıkhi hükümler bile veriyor. Şarap üretmek neden haram olsunmuş? Sarhoş etmeyecek kadar şarap içmek caiz olmanın yanında sağlığa da yararlıymış.
O kadar güldüm ki bu bölümleri okurken. Ne olacak bizim bu herkesin kendini din alimi zannetmeleri? Kendi fikrini empoze etme adına Allah'ın haram kıldığına helal demeleri. Töbe haşa dedirtecek türden.