K. TANIK 4:
Birer çanak vermişlerdi bize
Çanaklar üç işe birden yarıyordu
Yıkanmak için
Yemek yemek için
Geceleri ihtiyacımızı gidermek için
Kadınlar kampında
sadece helaların yanında vardı su
Pisliklerin arasından akan
o suyun başına koşardı kadınlar
hem içer
hem de yıkanmak için
çanaklarını doldurmaya çalışırlardı
Yıkanmayı bırakanlar
yaşamaktan vazgeçmişler demekti
İçleri tavana kadar insan saçlarıyla dolu koca koca vitrinlerin bulunduğu bir galeri var. Ayakkabılar, giysiler, isimlerin baş harfleri elle işlenmiş küçük mendiller, tutsakların bu tüyler ürpertici otele girerken yanlarında getirdikleri ve üzerlerinde hâlâ turistik otel etiketleri duran bavullarla dolu galeriler var. Topuklarındaki demirleri yıpranmış küçük çocuk ayakkabılarıyla dolu bir vitrin var; okula giderken giyilen küçük beyaz potinler, toplama kampında ölmeden önce çocuk felcinden hayatta kalmaya çalışanların kullandıkları demirli botlar var. Protezlerle, binlerce gözlükle, takma dişlerle, camdan takma gözlerle, tahta bacaklarla, eşi kayıp yün eldivenlerle, insan türünü onarmak için insan dehasının icat etmiş olduğu her türlü düzenekle tıklım tıklım dolu muazzam bir salon var.
Ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun, acı da İnsan ruhuna ve bilincine tamamen yayılır. Dolayısıyla insanın çektiği acının
" büyüklüğü " kesinlikle görecelidir.