Toplama kampı deneyimleriyle başlayıp, hayata dair düşüncelerimizi, acılarımızı, anlam vermeye çalıştıklarımızı somutlaştırıyor. Her şeyi çok düşünüyoruz belki ama kitap muhakkak bize "tabii yaa, ben bunu nasıl farkedemedim...." dedirtiyor. Sevdim...
Uykusuzluk , yetersiz beslenme ve çeşitli zihinsel stres gibi durumlar, toplama kampı sakinlerini belli şekillerde davranmaya itse de son tahlilde tutsağın ne tür bir insana dönüştüğü , kamp etkisinden ziyade içsel bir kararın sonucudur.
Kendilerini önce Alman, sonra yine Alman ve ondan sonra Yahudi olarak gören Leipzigli bir ailenin çocuğu olan Eddie Jaku'nun önce Buckenwald Toplama kampı, sonra Belçika, Fransa ve Auschwitz' de devam eden hayatı. Hitler'den intikamını " dünyanın en mutlu adamı " olarak almayan karar Eddie Jaku'nun yaşamı.
Çok beğendim.
"Öteki'ne göre öldürmek sadece bir amaç. Oysa kendisine göre sonsuzluğa çıkan yol."
Herkese Merhabalar; Orijinal adıyla Blok- 46, dilimizde Cerrah adıyla yayımlanmış olan bu kitabın incelemesi ile geldim. Blok- 46 Buchenwald Toplama Kampında, ölümden önceki bekleme odası anlamına geliyor. Orijinal adıyla yayımlansaydı daha mı iyi
Bir solukta okudum.
Herkese öneririm ama ben bir daha okuyabilir miyim sanmıyorum zira derin bir hüzün yaşadım okurken.
Olay örgüsündeki temel okasyonlar (Struma gemisinin batırılması, savaş ve toplama kampı detayları) gerçek olmakla birlikte Nadia ve Wagner’ in hikayesinin gerçeğe dayanmadığı yönünde araştırmalarım oldu. Onlar bu hikayenin belki gerçek kahramanları olmasa da böyle bir hikayeye benzer şekillerde taraf olan nicesinin var olduğunu bilmek ne acı. Dünyanın tekrar böyle karanlık günlerden geçmemesi dileğiyle. Sevgili Livaneli ve bu kıymetli eser vesilesiyle tüm savaş kurbanlarının ruhunu saygıyla anıyorum.
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136,5bin okunma
Victor E. Frankl, 1905 doğumlu Yahudi bir psikiyatristtir. Nazi soykırımında Auschwitz toplama kampında tutuklu kalarak birçok acılara tanık olmuş ve bizzat da deneyimlemiştir. Ailesini de bu kamplarda kaybetmiştir. Bunca acıya maruz kalmış ama bu zorluklara rağmen hayattan vazgeçmemiştir. Kitapta da yazar ve okurlar olarak bunu sorguluyoruz.
''Peki burçlarınız ne?" diye sordu Nisan, "Ne zaman doğdunuz?"
"7 Ekim." diye mırıldandım, "Terazi burcuyum ben.''
"Gerçekten mi?" dedi bir anda heyecanla,
"Ben de terazi burcuyum! 1 Ekim'de doğdum."
"Aaa!" dedim yapmacık bir şaşkınlıkla, "İnanlmaz.''
Masada ufak bir gülüşme olduktan sonra Eren söze girdi.
"İşin garip yanı ben de terazi burcuyum." dedi Eren, "21 Ekim'de doğdum."
Eren'e şaşkınlıkla baktığım sırada elini kaldıran Bulut söze girdi,
"19 Ekim." dedi şaşkınlıkla.
"Uraz?" diyen Nisan dehşet içinde Uraz'dan gelecek cevabı bekliyordu.
"11." dedi Uraz ve biz merakla beklerken ekledi, "Ekim.
"Şaka filan mı bu?" dedi Nisan eli kalbinde.
"Ne bu Terazi Burçlarını Toplama ve Yok Etme Kampı mı? Böyle bir örgütün eline mi düştük?"
Theresienstadt Toplama Kampı'ndayken tuvalette şöyle bir duvar yazısına denk gelmiştim: "Başına ne gelirse gelsin göğüs ger, bir çöpün dahi olsa mutlu olmayı bil."
Çok sevdim hakkında çok az, genel bir bilgim olan kitap beni oldukça şaşırttı! Yalnız spoiler ! içerebilir yorumum. Dikkat etmeye çalışacağım
.
Öncelikle yazarıyla tanıştığım için çok mutluyum.Emeric PRESSBURGER bir Macar Yahudisi, 2. Dünya Savaşı'nın canlı tanığı; yazar, yönetmen ve senarist. Hatta En İyi Hikaye Oscar'ı sahibi bu kitabın şahit olduğu, belki yaşadığı olaylardan izler taşıdığını düşünüyorum. Çünkü ailesini Auschwitz 'de kaybetmişim.
.
1965'te, 2. Dünya Savaşı'nın bitmesinden tam 20 yıl sonra, Londra'da yaşayan piyano akortçusu Karl Braun; müzikten anlayan, kitapları seven, bilgili gerçek bir beyefendidir. Eşini ve çocuğunu İngilizlerin düzenlediği hava saldırısında kaybetmiş, kendisi de Almanya'dan kaçmıştır. Kaçarken kimliğini ve geçmişini de değiştirmiştir.
.
Kitap boyunca Karl'ın hissettiği tüm duygular özellikle stres, heyecan,endişe okuyucuya geçiyor.Hep bir tuzak ya da ihanet bekliyorsunuz.
.
Kitabın büyüsünü kaçırmak istemiyorum. Şu kadarını söyleyeyim toplama kampı yok Savaş ortamı yok Belki savaş suçlularının farklı bir yönü var diyebilirim. Ona da empatik diyebileceğimiz bir yaklaşım var.
.
Şu alıntı benim için kitabın özeti ya da mesajı diyebilirim
"Senin tarif ettiğin gibi bir adam, en sık görülen ve en tehlikeli suçlu türüdür. Onlar insanoğlunun felaketidir. Her şeyi açıklayabilenler. Suçlarını Bilim, Anavatan,Din adına; Aşk, Kültür, Gelişme uğruna işleyenler..."
.
Herkese sevgiyle tavsiye ederim 🩷
.
Cam İncilerEmeric Pressburger · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023170 okunma
“Bu kitabı neden yazdım?
Delirmemek için.”
Yıl 1944. Yer Auschwitz toplama kampı. Hayvan vagonlarına balık istifi şeklinde sıkıştırılan Yahudiler. Çocuklarını arayan anne babalar. Anne, baba ve kardeşlerini arayan çocuklar. Kaos. Zayıf ve hasta olanların fırınlara yakılmaya gönderildiği, çalışacak durumda olanların yaşamak için birbirini ezdiği
"Gelecek nesilde, insanlara köleliği sevdirmenin ve deyim yerindeyse gözyaşı dökmeden diktatörlük üretmenin, tüm toplum için bir tür acısız toplama kampı üretmenin farmakolojik bir yöntemi olacak, böylece insanlar aslında kendi hayatlarına sahip olacaklar. özgürlükleri ellerinden alınacak, ancak bunun tadını çıkarmayı tercih edecekler." ~ Aldous Huxley
Gece yatakta Lara sessizce ağladı, gözyaşları yine yanağımı ıslattı. Sonra son derece umutsuz bir ses tonuyla adayı terk etmemizi önerdi. "Gidelim buradan!" dedi. "Artık burası ada değil, bir toplama kampı!"
Boerler gerilla taktikleri kullanarak inatla mücadele etti. Neticede İngiliz güçleri, Boerleri pes etmeye zorlamak için bir toplama kampı sistem i kurdu ve savaş 1902'ye değin de vam etti. Boer Savaşı'ndaki sefil durum, İngiliz liderleri politikalarının birçoğunu gözden geçirmek durumunda bıraktı. Britanya Boerlerle değil de Avrupa'daki bir düşmanla karşılaşmış olsaydı savaşın sonucu ne olurdu? Nihayetinde orduda reform için düğmeye basan İngilizler, bundan da önemli bir hamle yaparak müttefik arayışına girdi.