Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Beyaz Ölüm Kuşları...
Sonra bir gün anneler de ölür Böcekler ve kertenkeleler ölür Boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca Sivrisinekler ve kağıttan kayıklar ölür Sonra o gün çocuklar da ölür Biz hepimiz önce küçük bir çocuktuk
Reklam
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
432 syf.
·
Puan vermedi
Taşlara hayat veren kadın..Camille Claudel. Yetenekli ve aşık bir adam.. Rodin. Sanat, tutku, aşk , delilik , dahilik bu kitabı en iyi anlatan cümleler bence. Küçük bir kız coçuğunun toprağa , çamura olan merakı , bu tutkusunu heykel sanatina taşıması ve bu yolculukta On'a aşkın eşlik etmesi. Yetenekli olmasına rağmen bir erkeğin
Camille Claudel
Camille ClaudelAnne Delbée · Agora Kitaplığı · 20218 okunma
Beyaz Ölüm Kuşları
sonra bir gün anneler de ölür böcekler ve kertenkeleler ölür boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca sivrisinekler ve kâğıttan kayıklar ölür * sonra o gün çocuklar da ölür * biz hepimiz önce küçük bir çocuktuk
Hava canlıdır. Yaşamını her köşeye taşıyarak gelir ve gider. Toprağa ve denize nüfus eder. Taşlarda, bitkilerde, hayvanlarda, ve insanlarda bulunur. Yasalarını bilir ve bunları yerine getirmede rolünü oynar. Şarkı söyler, zevk alır, güler ve ağlar: O tatlı heyecandır, yıkıcı tutku ve yüce duygudur…
Reklam
İlkyaz (Tamamı da dursun burda)
"Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı Bakıp kapatıyorlar Geceye giriyor türküler ve ince şeyler "Memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı Bir dev oluyorsun deniz deniz deniz sisin
Enişte
Şurada toprak altında yatanlar, kim bilir ne telaş ile geçmişlerdi bu yoldan bir zamanlar…. Harmanları vardı dövülecek, tınazları vardı savrulacak…. Maldı, mülktü, kaygıydı düşünceydi, hepsi bitmişti işte… Var ömürlerinde doğru dürüst bir soluk alabilmişler miydi acaba? Yoksa birbirlerine zehir mi etmeye çalışmışlardı dünyayı… Kimisi Galiçya’da, Mısır’da, kimisi köyünde ölüyordu… Ama hepsi de çıplak giriyordu toprağa… Neydi insanlardaki bu tutku? Sessiz bir başak gibi erdiremezler miydi içlerindekini?
Ölümün ne demek olduğunu ancak o zaman anlıyordu insan. Öyle, yiğitlik taslamak kolaydı. Herkes görmeliydi kokuşmuş bir cesedin ne olduğunu. Ölenleri toprağa gömecekleri yerde, bırakmalıydılar ortada, sokaklarda, caddelerde, alanlarda, o hâle gelinceye kadar. Belki o zaman akılları başlarına gelirdi insanların. Aşkmış, kinmiş, tutkuymuş, kıskançlıkmış... Hele bir gözünün önüne getirsin insan, o ölesiye, o öldüresiye sevdiği, tapındığı kişinin kokuşmuş cesedini, bakalım kalıyor mu o aşk, o tutku, o kıskançlık? Ellerine makineli tabancaları alıp kabadayılık taslayanlar, öldükten sonra anılarına heykeller dikileceğini sananlar, görsünler ne hâle geleceklerini, bakalım hangisinde kalacak o yiğitlik?
210 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.