Socrates, insanların bile isteye kötülük yapmadığını, insanların kötülük taşıyan eylemde bulunmasının nedeninin bilgisizlik olduğunu ifade eder. Spinoza da Tractatus Politicus adlı metninde, bireylerin kudretinin dayandığı noktanın ortak çıkar birliği olduğunu belirtir. Birey, salt kendi çıkarına yönelik eylemde bulunduğunda bu ona yarar sağlar ne var ki düşman da kazanır. Kendini korumak için egemen sınıfların Devlet aygıtını oluşturması, polis, asker ve din adamlarını yanına çekmesi boşuna değildir. Çünkü efendi özgür olmadığından, kölenin varlığı dolayısıyla yaşamını sürdürdüğünden, var oluşu bu kölelik rejimine bağlı olduğundan, onu koruyacak bir tabakaya, bir aygıta ihtiyaç duyduğu gibi, topluma da rıza kültürünü empoze eden rahipler, din adamları, entelektüeller, sanatçılar, avukatlar vs.. kullanır. Toplumun çıkarına olan, bireyin de çıkarına olması gereken ile bireyin çıkarı için toplumun üretimde bulunması bir kendini bilmezlik hali olduğu gibi efendinin de yararına değildir çünkü o bu durumda hiçbir şekilde özgür değildir, etrafını onu koruyacak ordularla donatmıştır. Demek ki efendi, efendi olmak bakımından özgürlükten mahrum olduğu gibi onun yararına olan bilgiden de mahrumdur. Socrates’in kötülük üzerine belirtmiş olduğu argüman her ne kadar başka örneklerle pekişse de, yukarıda ifade edilen mücadele sahasına da pekala uygulanabilir.