Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir toplumu tanımak mı istiyorsunuz? Medyalarına ve bu medyaları nasıl kullandıklarına bakın. SAVAŞLAR, MEYDAN'LARDA DEĞİL MEDYA'LARDA KAZANILIYOR! Bir toplumu yok etmek mi istiyorsunuz? Algılama biçimlerini değiştirin. Böylelikle zihinleri köleleşsin, beyin ölümü gerçekleşsin, istenilen şekillerde yönlendirilebilecek hâle
Hristiyanlar da o dönem kendi durumlarının son derece vahim olduğunun farkındadır. Eksikliklerini tespit etmek ve gidermek amacıyla kendilerini birçok açıdan Türklerle karşılaştırırlar. Özellikle askerî alandaki bu kıyaslamalar sonucunda Türk askerlerinin disiplinli ve ahlaki yönden üstün oluşları ortaya konulur. Türklerin başarıları tecrübe, bedensel güç, zorluklara ve yoksunluklara dayanma gücü ile ilişkilendirilir. Türk kadını da bu bağlamda mercek altına alınır. Örneğin Türk kadınını onur ve erdem açısından Hristiyan kadınlarıyla karşılaştıran -Captivus Septemcastrensis- (1422- 1502) bu karşılaştırmanın galibinin her yönüyle Türk kadını olduğunu ileri sürer. Alman teolog Sebastian Frank (1499-1543) ise “Eğer güneşin aydınlattığı herhangi bir yerde çok çalışkan ve kadınlarının onuruyla gururlanabilecek bir halk varsa o da Türklerdir” şeklinde görüşlerini ortaya koyar.
Reklam
DİN VE PARA BELASI İNSANLIĞIN SON İBRETİNİ YAŞATTI Sömürgecilerin iki temel araçları var; Biri din, diğeri para! Din ile beyin yıkar, uyuşturur görünmeyeni satar, para ile görünen madde gücü kimin elinde ise satın alır.
Atatürk'ün Askeri Türk Fırtınası diyor ki;
AKILLARA DURGUNLUK VEREREK KAZANIYORUZ Zulüm abidesi zalimler demek istiyorlar ki; Biz suçlu olsak bile madde gücü ile sizden daha güçlüyüz. Gücünüzü bize kaptırmasaydınız. Bu konuda haklısınız. İşte biz Türkler bu dersten sonra kimseye güvenmeyeceğiz. Oğuz Kağan'ın töre adaletini yeryüzüne yeniden bunun için getirdik. Biz Türklerde diyoruz ki bizden çaldığınız için suçlusunuz bu güç bize ait biz güç bunu bize karşı kullanamazsınız. Bugüne kadar bu yolla böyle bir tehdit oldunuz. İlmi sırrın yaşattığı ibret ile bedelini ödüyorsunuz. Bunu kabullenmekte zorlanıyorsunuz. Biz haklı olduğumuz için sizden daha güçlüyüz. Her zulmün sonunda biz Türkler bu sebeple kazanıyoruz. Biz Türklerin bir eksiği son noktaya kadar beklemektir. Belki de işin sırrı oradadır. Karşınızda ki düşmanlığın kendini savunamaz hale gelmesi için bütün suçları maddi güçlerine güvenerek işlemesine bilinçli göz yumuyor olabiliriz. Her sırrı da açık etmeyiz. Gözümüzü içimizden bir uyanık sahneye çıkıp açtığı zaman da kazanıyoruz. Elli yıldır beşyüz yaşında olan emperyalizmin uşağı kapitalizmi dünyadan tamamen ortadan kaldırmak adına tarihi bir hazırlıktan geliyoruz. Biz Türkler haklı olduğumuz için madde gücüne sığınan zalimlerden daha güçlüyüz. Haklı olan eninde sonunda kazanır. Zalim payına düşen zulmünü yaşattığını yaşamak için payına düşenden alır, haklı hakkını haklı olduğu için haksızdan geri alır. Töre adaleti böyledir. Zulüm ne zaman insanlığı tehdit ederek bitirmeye kalkarsa töre yeryüzünde Türk insanlığı ile sahne alır. Önder Karaçay
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Yakın Tarih Dersleri İkinci bir adam Atatürk sonrası Türk Cumhuriyeti devletini yönetemedi. Mustafa Kemal Atatürk gibi bir ileri görüş dahisinin yerini doldurmak kolay değildi. İkinci dünya savaşı birinci dünya savaşının başarısızlığı emperyalizmin tarafından giderilmek istendi. Bugün devam eden birinci dünya harbidir. Batı emperyalizmi
Reklam
Dinler Tarihi Meğer Çok Oynakmış Satır aralarına en değerli ilmi sır bilgileri yazmak bu yazın ustasının en değerli hüneridir. Tarihi olan kültürü olan ve sır taşıyıcıları tarafından değiştirilmesine asla izin verilmeyen bir tek Türkler var. Zaman zaman devleti yöneten gafletler yüzünden yaşanır gerilemeler. Dijital peygamberler dinler
Methiye yolunda şiir yazacak olsaydım bilir misiniz kimi metheder idim ve şu methiye için hiç bir mükâfat almaz idim: Anadolu Türklerini metheder idim ve yaza yaza koca bir divan cem’eder idim (toplardım); ama... şair değilim, elimden gelmiyor. Bu Türkler ki her biri bir arslandır, sabırları zaman gibi tükenmez bitmez, sadakatleri güneşin ziyası gibi leke kabul etmez ve ahlâkları elmas taşı gibi temiz ve sadedir. Bunları yılda bir methetmeyen şairin nidası (seslenmesi), ihlaslı nida olamaz! Yunan kalkıştı; gel Anadolu, Karadağ içeri daldı; aman Anadolu, Belgrat çevrildi; yetiş Anadolu, Arabistan bulandı; gel yatıştır Anadol[u], para lâzım; para topla getir Anadolu. Rumelinde yol yapılır; kefil ol sen Anadolu ve keza ve keza. Gel baba Anadolu, gel kahraman Anadolu denilir de mukabil[ind]e şairler yılda beş satır teşekkür yazmazlar; ayıp değil mi? Uzaktan mı böyle görünür bilmem. Bize göre Osmanlı devleti demek, Anadolu Türkleri demektir. Devlet hazinesine akça verirler, geri almazlar. Devletin kuvve-i askeriyesi (askerî gücü) bu Türklerdir. Beş yüz seneden beri bin bir belâya ve düşmana karşı durmuş gene bunlardır. Devlet-i Osmaniye'yi Arap ve Tatar devletlerinden kıdemli ve zorlu (daha eski ve güçlü) eden Anadolu Türkleridir ki her biri arslandır. Hem şu hâlde bir melektir. Kocaları, çocukları hizmet-i askeriyede bulundukları esnada ve harp ve şecaat (yiğitlik) meydanında talaşdıkta (döğüştüğünde), Türk kadınları saban, ekin, orman, mal bakmak ile meşgul olup hem yurtlarını idare ediyorlar hem öşürden, Vergiden hazine-i devleti taşlamıyorlar (devlet hazinesini vergisiz bırakmıyorlar) !
Francis Osborn Türklerin başarılarının sebeplerinden birinin şaraptan uzak durmaları olduğunu söylüyordu. Böylelikle şarap Türk askerlerini kadınlaştırmıyordu. Ne de olsa şarap "disiplinin baş düşmanı” idi. Ayrıca savaşları için yaz mevsimi seçmeleri de çok akıllıcaydı. Böylelikle sıcağın getirdiği susuzluk gibi gereksiz dertlerle yüz yüze kalmamış oluyorlardı. Yeniçağ'da Osmanlıların askeri gücü ve disiplini üzerine yazılan hemen hemen tüm eserler, Türklerin bu alandaki başarısında şaraptan uzak durmalarının payının altını çizer. Savaş ve sefer esnasında şarap elbette yasaktır. Ximénez de Türk ordusunun savaş zamanlarında gücünü zayıflatmamak için tüm kötülüklerden uzak durduğunu kaydeder: "Savaşa çıktıklarında kötülükleri, şarabı, kadınları, oyunları evde bırakır ve bu taktikle kolayca Mağriplilerin üstesinden gelir ve onları vergi ödemeye mecbur ederlerdi."
Sayfa 396Kitabı okudu
699 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.