Ordinaryüsün Fahiş Yanlışları Türk dili ve tarihi üzerinde çalışan Batılı bilginlerden birçoğu Akdeniz’den Çin içlerine kadar yayılan ve kendilerine “Türk” diyen insanları, ilmi görüşle, tek bir millet saydığı gibi, bazıları da İstanbul’dan Çin içlerine kadar uzanan geniş bölgede, mesela İstanbul Türkçesi konuşarak herkesle anlaşmanın kabil
BİZ NE İSTEDİĞİMİZİ BİLİYORUZ Ne istediğini bilmeyen yani programsız, plânsız olan insan gibi ne istediğini bilmeyen milletin de güçlükler, başarısızlıklar ve bozgunlarla karşılaşacağı muhakkaktır. Hele günümüzde milletlerin dörder veya beşer yıllık plânlarla kalkınma ve güçlenme savaşı yaptıkları bir sırada ne istediğini bilmemenin, şuurunu
Reklam
İşte; yukarıda kayıt ve tasrih edildiği veçhe ile; Toprağı, suyu, dağı, taşı, köyü, ovası, obası, ili, ulusu, şairi, sözü ve sazı ve her şeyi Türk; olan bu beş milyonluk Türk halkı ezelden beri bu yerlerde yaşamakta ve bu yerlerin hakiki sahibi olmakla beraber orada Farsların, Ermenilerin, Arapların malik oldukları hak ve imtiyazdan mahrumdurlar.
TÜRK DESTANINI TASNİF ETMEK TECRÜBESİ Ziya Gök Alp ve Hilmi Ziyadan sonra Türk destanı üzerindeki çalışmalar daha ilmî ve daha metodlu olmuştur. Başka milletlerin destanları hakkındaki eserleri inceleyerek Türk destanının ilmî tasnifini yapan ilk Türk, İstanbul Üniversitesinde Türk tarihi okutan Profesör Zeki Velidi Togan’dır. Türk tarihi
İslâmiyetten önce kadının bazı durumlarda, bilhassa İkti­sadî bakımdan sahip olduğu şahsiyet ise, İslâm’dan sonra büs­bütün genişletilerek geliştirilmiştir, Böylece İslâm’ın yükselme devirlerinde görülen üstün kültür hayatında kadın da kendine düşen yeri rahatça ve kolaylıkla doldurmuş, Müslüman büyük edip, fakîh, âlim, şâir erkeklerin yanında,
Türk doğmuş, Türk yaşamış, Türk ölmüştür.
Türk’tür; soyuyla, kültürüyle, şiiriyle, kurduğu devletiyle; yani her şeyiyle!
Reklam
30 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.