“İşte akıl almaz bir şiddet örneği daha: Türkiye'nin bir şehrinde edebiyatçıların Salman Rüşdi'yi destekleyen toplantısının yapıldığı otel yakılıyor. Orada sadece toplantıya katılanlar değil normal misafirlerde yanarak can vermişti. Televizyoncular bunların hepsini filme almış: cayır cayır yanan bina, yanan insanlar, bir şeyler yapmaya çalışan itfaiyeciler, bunun yanında ise meydanda coşan kalabalık, kökten dinci gençler... Gençler yangın çıkaranları alkışlıyor zıplıyor, dans ediyor, yumruklarını havaya kaldırıyor, seviniyor ve bu korkunç olaydan erotik bir zevk alıyor. Gençlerin coşkulu, kinci yüzleri ateşin ölüm dansı ile aydınlanıyor. Ve her şey filme alınıyor. Ama bu bir sinema filmi değil ki...”
Sayfa 166Kitabı okudu
Benzetildiğimiz durumlar.. Ben şahsen utandım.
Onlar bir köle bile değildir. Bilinci, belleği, düşünme yeteneği alınmış, sadece efendisine itaat eden bir makine gibidir. Annelerini, babalarını, kardeşlerini, arkadaşlarını ve kavimlerini tanımazlar. Bilinci ve ruhu ele geçirilmiş bir köle olarak efendisinin işlerini yapar, çalışır ve gerekirse savaşırlar. Orta Asya halklarının böyle kişilere “mankurt” dediğini belirtiyor Aytmatov. Yaşanan duruma, bu köleleşmeye köleleştirilmeye de “mankurtlaşmak” diyor. Mankurtlaşan kişilerin en önemli diğer bir özellikleri de şudur: Onlar başkaldırmayı ve itaatsizliği hiç düşünmezler, bilmezler ve yalnız verilen emirlere uyarlar.
Reklam
Çohadze şu konuşmayı yaptı: - Arkadaşlar, biz bu savaşı kaybettik. Her savaşta bir kazanan, bir de kaybeden vardır. Kavga zaten bunun için yapılır. Çok kan döktük, bizim kanımız da çok aktı. Her iki taraftan ölenler çok. Artık geri dönülemez. Ben bu savaşta ölen dostlardan da düşmanlardan da özür diliyorum. Savaşta ölen bir düşman artık hasım
Stalin bu işte Çarlık Rusya'nın varisi gibi hareket ediyordu. Türkleri baş düşmanı olarak gören "lider", Türkiye Türkleri ile Sovyet Türklerinin aynı yazıyı kullanmasını büyük tehlike sayıyordu. Kardeş halkların görüşmesine ve ne şekilde olursa olsun yakınlaşmasına engel olmadığı takdirde Pan-Türkizmin kuvvetleneceğinden korkuyordu. Fakat Arap alfabesi yerine hemen Kiril harflerini getirmeyip, 1930 yılından itibaren bir süre Latin yazısını kabul ettirmişti. Arap harfleriyle yazılmış edebi, tarihi, İlmi eserlerin hepsi toplatılıp, bunların dini-gerici kitaplar olduğu ileri sürülerek yakılmıştı.
Sayfa 332Kitabı okudu
İşte akıl almaz bir şiddet örneği daha: Türkiye'nin bir şehrinde edebiyatçıların Salman Rüşdi'yi destekleyen toplantısının yapıldığı otel yakılıyor. Orada sadece toplantıya katılanlar değil normal misafirler de yanarak can vermişti. Televizyoncular bunların hepsini filme almış: Cayır cayır yanan bina, yanan insanlar, bir şeyler yapmaya çalışan itfaiyeciler, bunun yanında ise meydanda coşan kalabalık, kökten dinci gençler... Gençler yangın çıkaranları alkışlıyor, zıplıyor, dans ediyor, yumruklarını havaya kaldırıyor, seviniyor ve bu korkunç olaydan erotik bir zevk alıyor. Gençlerin coşkulu, kinci yüzleri ateşin ölüm dansı ile aydınlanıyor. Ve her şey filme alınıyor. Ama bu bir sinema filmi değil ki...
Sayfa 165 - Nora KitapKitabı okudu
Türkiye'nin durumunda olduğu gibi:)
Devlet yalnızca insan yakıtıyla tutuşup yanan bir sobadır. Yakıt olmazsa bu soba çalışmaz, tıkanır. Ve gerekli olmaktan da çıkar. Ama insanlar devlet olmadan var olamazlar. Kendi kendilerini yakmaya başlarlar. Ateşçiler ise sobaya muhakkak yakıt, odun atmak zorundadır. İşte her şey bu düzenin çalışmasına bağlıdır.
Reklam