Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Türkler istilacı, kavgacı, militarist yapıda ve kuvvetli ordusu olan, çok kalıcı bir tehlikedir Batı için. Bu durumda İslam imajı değişmektedir. Ancak o imaja bu taraftan bakın, karşılarında bir devlet düzeni, sağlam bir bürokrasi, ordu vardır. Bu İslam devletinin hakiki mahiyetidir. Bunu Türkler devam ettirmektedir, bu yüzden de karşılarındaki militan bir İslam'dır. Bunu böyle görüyorlar."
“Dil öğrenmeyen ve yeterince çalışmayan kimseler 1928 Harf Devrimi'ni suçluyorlar.”
Reklam
"Türk kimliği ve şuuru; tarih kitabı okutarak, tarihi piyes seyrederek, tarihi film çekerek veya şiirle, müzikle oluşmuş değildir."
“Eğitimin kötüsü, muhakeme ve zekayı dumura uğratır.”
'Türkiyeli' ismi tercüme edilemez, içeriği bakımından bu kelimeyi teklif edenlerin amacını da zaten karşılamaz.
“Liderler ölür , Töre yaşar. Korkaktan Türk olmaz. Türk korkmaz..”
Reklam
“Türk kavmi veya kavimler topluluğu üzerinde isim, menşe, hatta coğrafi mekânın tesbiti konusunda büyük zorluklar yaşanır!. Buna rağmen şurası da bir gerçektir ki; Türkler olmadan bir dünya tarihi yazmak mümkün değildir.”
Objektif olarak, büyük bir mirasa, güçlü bir yapılanmaya, önemli bir potansiyele ve tarihî bir zenginliğe sahip bir (Türk) milletten söz ediyoruz. Bu hiçbir zaman değişmeyecektir. Bu yapının, ortadan kalkması fevkalade güçtür.
Gök-Türkler
Gök-Türkler, Orta-Asya’da daha öncekiler ile mukayese edilemiyecek derecede büyük ve teşkilâtlı bir imparatorluk kurmuşlardı. Gök- Türkler’in sayesinde Türk soyu tarihte son defa olarak, tek bir bayrak altında toplanmıştı. Türk sözü, bilindiği gibi, bu imparatorluğu kuran ve onu idare eden kavmin adı idi. Onların bütün Türk kavimlerini içine alan bu büyük imparatorluğu kurmaları sonucunda kendi kavim adları, bilhassa Orta Doğu da, Türkçe konuşan bütün kavimlerin umumî adı anlamım kazandı. Halbuki, Türk budun kavmî varlığını siyasî varlığı ile birlikte kaybederek ortadan kalkmıştı. Gök-Türkler’den sonra hiç bir Türk kavmi, diğer Türk teşekküllerinden çoğunu içine alan bir devlet kuramamıştır. Orta-Asya tarihinin başlıca üç ehemmiyetli devrinden (diğerleri Hiung-nu ve Moğol devirleridir) biri olan Gök-Türkler devrinin aynı zamanda Türk kültür tarihi bakımından da ne kadar önemli bir devir olduğu malûmdur. Türkler ilk defa olarak bu devirde millî bir alfabeye sahip olmuşlardır. Türk diline ait en eski millî kaynaklar da bu devre aittir. Bunlar sadece Türk dilinin değil, Türk edebiyatının, Türk tarihinin ve geniş bir anlamda, Türk kültürünün en eski kaynaklarıdır.
TÜRKİYE'DE EĞİTİMİN TARİHİ GELİŞİMİ
Tarihe baktığımızda Türklerin üç ayrı uygarlık dairesi içinde yaşadıkları görülür. Bunlar İslam öncesi ya da Orta Asya-Uzak Doğu Uygarlık dairesi, Orta Doğu Uygarlığı ya da İslami dönem, Batı Uygarlığı ya da Tanzimat sonrası dönemi olmak üzere üç başlıkta ele alınabilir. Eğitimle yetiştirilmek istenen insan tipleri de bazı yönleriyle bu dönemlere göre farklılıklar gösterir. İslam öncesi dönemde güçlü, cesur, kahraman ya da kısaca alp tipi insan; İslami dönemde bunlarla birlikte alp-eren ya da gazi-derviş tipi ya da takva sahibi, memur tipi insan; bugün içinse iyi insan, iyi vatandaş ve iyi üretici özelliklerine sahip insan yetiştirmek temel amaç olmuştur.
Sayfa 72 - Pegem AkademiKitabı okuyor
Reklam
Her şeyden önce, siyonizm’e ve İsrail işgali ile uygulamalarına yönelik karşı tavrın, Yahudi düşmanlığı olarak algılanması ya da özellikle böyle yansıtılmaya çalışması dikkat çekici. Bu topraklarda yaşayan hiç kimsenin yahudilerle, Yahudi olmalarından dolayı bir sorun olmadığını herkes bilir. Hem sosyolojik anlamda hem de teolojik anlamda Türklerin ve Müslümanların Yahudilikle kurduğu ilişki biçimi, antisemitizmi doğuran batının tarihi ve kültürel deneyiminden çok daha farklıdır. Hristiyanlık için, İsa katili olarak doğuştan lanetli sayılan Yahudi algılayışını hem Türk toplumu hem de, Araplar dahil, tüm Müslüman toplumlar için, hiçbir zaman geçerli olmadığı gerçeğinin İsrail propagandasının oluşturduğu Arap terörist imajıyla bastırmak istenmesi tarihin bir ironisidir.
Sayfa 277 - YönelişKitabı okudu
Hadi canım oradan!!!
Batı merkezli teze göre tüm Orta ve Güney Asya, Batı kökenli Ari halkların ana yurduydu; fakat nereden çıktıkları bilinmeyen yabancı halklar (Sarı ırklar) gelip zavallı Arileri katledip onların topraklarına el koymuşlardı!!' O zaman yapılması gereken şey , bu ikinci sınıf Sarı ırklardan bir şekilde kurtulmaktı!
Kemalist kadro, Batı'ya olan tepkilerini tarih ve dil tezleriyle, Orta Asya’ya yönelik Türk kültürü ve Türk tipinin oluşturulmasıyla ortaya koymuştur. 1930'da yayınlanan Türk Tarihi"nin Ana Hatları adlı belgesel kitap Anadolu’nun “otokton halkının’’ Türkler olduğunu yaymakta, hatta Batı toplumlarının bir kısmının kökenlerinin Türklere dayandığını dile getirmektedir. Sûmerler, Hititler, Firtkyalılar, Kimmerler, Lidyalılar, Etrüskler, hatta Ham, Kaide ve Asurlular da Orta Asya'dan göç etmiş topluluklar olarak adlandırılmaktadır.
Atatürk, tarih ve dil alanındaki çalışmalarla, yüzyıllardır ulusal onuru örselenen bir toplumu Asyetik kökleriyle yüzleştirerek bir tür "toplumsal tedavi" gerçekleştirmek istemiştir.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.