Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Azerbaycan
Azerbaycan Türkçesini neden severiz? Çünkü bizim dilimizin gençliğidir. Herkes gençliğini sever.
Düşünemeyen bir toplumu yönetmek ve şekillendirmek, düşünen bir toplumu yönetmek ve şekillendirmekten daha kolaydır..
Sayfa 367Kitabı okudu
Reklam
Tarih Bilimini Tam Anlamıyla Öğrenebilmek İçin;
Tarih zevk veren bir bilgi birikimidir. Kronoloji hiç sevmem demeyin, kronolojiyi sevdirecek mukayeseler vardır. Keza kronoloji sevmek için kronoloji ezberlenmez, onu ehl-i hamakat yapar. Mühendislikte bile rakam ezberlenmez, mutlaka bu rakamların tadına varmak için karakökünü alırsınız, çarpım cetveli ile başlarsınız. Kronoloji sevmek için ise senkronoloji yapmak zorundasınız. Senkronoloji nedir, eş zamanlama: yani 495'te ne oluyor? Roma İmparatorluğu parçalanıyor, peki öbür tarafta ne oluyor? Sasaniler İran'ında Orta Asya'da kim var? Türkler ve Göktürk İmparatorluğu var. Biraz daha ilerlerseniz işte 622'de Hz. Muhammed hicret ediyor. Bizans'ta kim var? Herakles sülalesi İranlılarla kavga ediyorlar; onlar ortalığı altüst ediyor ve arada Göktürk Kağanı Bumin Han Bizans'la temasa geçiyor. Böyle bakmaya başladığınız zaman o sıkıcı bulutların arkasındaki tarih, kapı komşunuz olmaya başlar.
Sayfa 62 - Timaş Yayınları 3. BaskıKitabı okudu
türklerin tarih sahnesine çıkışı eski mısırlı, iranlı, yunan ve ibranilerin çıkışı gibi değildir. söz konusu uygarlıklar hakkında yazılı kaynaklar oldukça aydınlatıcı bilgiler verir, arkeologya da bu varlığı parlak örneklerle destekler. oysa çok eski zamanlarda ortaya çıkan (dilinin yapısı, örgütlü yaşam biçimi ve atçılığı gibi öğelerden anlaşılan) türk kavmi veya kavimler topluluğu üzerinde isim, menşe, hatta coğrafi mekanın tesbiti konusunda büyük zorluklar yaşanır. buna rağmen şurası gerçektir ki türkler olmadan bir dünya tarihi yazmak da mümkün değildir. çünkü çin, hind ve iran gibi yerleşik, yazıya sahip eski halkların tarihini yazarken; türklerin kökeni olan kavimler sık sık söz konusu uygarlıkların siyasi tarihine girmekte ve kendilerinden söz ettirmektedirler. öyle ki kuzeyli hun komşularının kim olduğunu ve tarihi maceralarını tespit etmeden, çinlilerin tarihini resmetmek ve tanımlamak mümkün değildir
Sayfa 13 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
türkler; tarihi özellikleri olan, çok coğrafya değiştiren, aşağı yukarı bir ırkın tarihinde fazla bir süre sayılmayan 1200 yıl içinde bugünkü çin'in iç sınırlarından tuna boyuna kadar gezinen bir kavimdir; yani anadolu'ya gelişimiz 1100'dür aslında. çünkü malazgirt savaşını kazanan sultan alparslan'ın oradan batıya, anadolu'ya gitmeye pek niyeti yoktu. onun gözleri suriye ve mısır'daydı; keza o zamanki dünyada zenginlik ve hakimiyet demek, mezopotamya, suriye, filistin ve mısır demekti. öyle kimse malazgirt'ten öte yerler için uğraşmaya, kan dökmeye fazla niyetlenmezdi
Sayfa 16 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
Türkler olmadan bir dünya tarihi yazmak söz konusu değildir.
Reklam
"Türkler olmadan bir dünya tarihi yazmak mümkün değildir."
Sayfa 14
Azerbaycan
Evet, Azerbaycan Türkçesini neden severiz? Çünkü bizim dilimizin gençliğidir. Herkes gençliğini sever.
Sayfa 193Kitabı okudu
anadolu'da malazgirt'ten önce de bazı türk akınları olduğu anlaşılıyor. nitekim 1071 kesin bir tarih olmaktan çok, bu olayın adının konduğu zirvedir. demek ki anadolu, esas itibariyle 11. asır sonlarından itibaren ve 12. asır boyunca türkleşmiştir. tabii ki bu konuda kesin tarihler tespit etmek çok zordur. kesin olan bir şey var ki, o da bizim kaynak kullanamadığımızdır. dahası maalesef türk tarihçiliğine ilişkin gürcü, ermeni, bizans, iran ve o asırların italyan kaynaklarını, özellikle de papalık arşivini bilmiyoruz
Sayfa 17 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
Düşünün ki sevgi emektir,emek verileni korumak,sakınmak,sadakat,saygı,vefa demektir.Bu pencereden bakarsanız, biz Türklerin kendimizi "Yaratan'dan ötürü" bile sevmediğimizi, kendimize ait hemen hiçbir kuruma hürmet etmediğimizi, esirgemediğimizi teslim edersiniz. Pek müsrifizdir, bir heyecan inşa eder, sonra bırakırız düşsün, değerini yitirsin. Kim öğretiyse bize "yıkmadan yapılmaz" diye , bakım, onarım, uyarlama bilmez; töre, bina, icat , buluş,sanat eseri ,insan ,hele de insan! harcar geçeriz. Elin 1990 doğumlu kopili 732 tarihini silahına nakşeder, Puvatya hezimetini anımsatır da Kül Tigin'i çağrıştırmaz. Orhun Yazıtları'ndan söz ettiğimi anlıyorsunuz, iki oluşumun tarihi neredeyse günü gününe aynıdır : 732 "Ey Türk milleti , tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin.." böyle gider. Görün ki, ne o kitabeyi bozkırın ortasına diken gayrete, ne o derin kaygıya, ne de içten uyarıya hürmetimiz vardır, bırakırız rüzgar üfürsün yavrum, Bob Dylan'ın dediği gibi bırakırız "rüzgar uzaklara üfürsün".
Reklam
konuştuğumuz dil türkçe, yazdığımız dil türkçe'dir; hiç tartışmasız ordunun komuta dili de türkçeydi. keza bu, bütün tarih boyunca böyle olmuştur. selçuklu devrinde katip sınıfı arapça, ulema sınıfı ise arapça düşündüğü ve yazdığı halde, ordu da her zaman türkçe kullanılmıştır. bu; unsurların, komutan ve askerlerin türk olmasından ileri geliyor. dahası türkçe komut vermeye yatkın bir dildir; farsça bir komut türkçede olduğu kadar etkili olmaz ve kuşkusuz bu da dikkat edilen bir unsurdur
Sayfa 24 - 25 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
Türkler olmadan bir dünya tarihi yazmak mümkün değildir.
12. asırda insanlar bizim yurdumuza "türkiye" demekteydiler. italyan kaynaklarında bunu görüyoruz. artık kırsal bölgelerin türkmen göçebe ve köylüler, şehirlerin ise büyük bir türk nüfus tarafından doldurulduğu anlaşılıyor. türkler batı'ya doğru ilerlemekte, bizans imparatorluğu ise artık gerilemekteydi. bilhassa malazgirt savaşından sonra vuku bulan miryokefalan savaşı, bu tarihi oluşumun nihai noktasıdır. 12. asrın sonunda başlayan ve ilk önce anadolu'dan geçen haçlı seferleri dahi bu tarihi hareketlilik ve oluşumu önleyememiştir. seferler kısa bir müddet sonra güneye kaymış, 1204'te vuku bulan dördüncü seferde istanbul'un istilasıyla yetinilmiştir
Sayfa 19 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
542 yılında kesin bir şekilde tarihi belgelerde yer almaya başlayan gök-türklerin, bundan önceki devirlerine ait bilgiler efsanelerle karışmıştır. aslında gök-türklerin menşei kendilerine ait bir resmi efsaneyle zenginleşmiştir. hanedanı oluşturan a-shih-na kabilesi efsaneye göre bir kurttan türemiştir. bu efsane gök-türk hanedanı üzerinde o kadar derin izler bırakmıştır ki; daha sonra hanedandan gelenler kendilerini birer börü (kurt) olarak nitelendirmişlerdir. ayrıca çin kaynaklarının bildirdiğine göre a-shih-na ismini taşıyan bey ve hatunlar vardır
16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bugünkü trakya bölgemiz, kuzey yunanistan, güney bulgaristan, doğu sırbistan, türk devlet idaresi olan osmanlı'ya katılacaktır. işte böylece "avrupa'daki türkiye" diye tarihi bir mesele ortaya çıkmıştır ve halen de söz konusudur. "avrupa'daki türkiye"ye dair düşünce, tavır ve tutumlar zıt nitelikler göstermektedir. konuya hayırhah bir şekilde bakanlar olduğu gibi, nötr bakmaya çalışanlar ve halen 13-14. yüzyıldaki kilise ve idare çevrelerinin bakışını paylaşanlarda vardır. "avrupa'daki türkiye" mevzu, öyle kolay halledilebilecek bir sorun değildir. bu hususta; içine kapanık, kendine dönük bir kötümserliğe gerek olmadığı gibi, safdil bir iyimserliğe de gerek yoktur. vakıalara ve gerçeği olduğu gibi kabul etmeliyiz. zira coğrafya, itaat edilmesi gereken amir ve temel kategoridir
Sayfa 25 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.