Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Neye Benziyoruz?
"Şimdi enkaz arasında gördüğümüz insanlara benziyoruz. Bir yığın kül, kararmış direk, paslı demir, yer yer tüten duman, is ve çamur içinde işte bulduğumuz şey..."
Sayfa 95 - Sabri HocaKitabı okudu
Sonra bir an gelir, konağın kendisi yanar. Şimdi enkaz arasında gördüğümüz insanlara benziyoruz. Bir yığın kül, kararmış direk, paslı demir, yer yer tüten duman, is ve çamur içinde işte bulduğumuz şey... Şimdi sen istediğin kadar bu artıklarla yeni bir şey yapmağa çalış; istediğin kadar şarkı, eski dünyamızı sev, ona bağlı yaşa; sihirli nefes ortadan kaybolduktan sonra elindeki çer çöp yığınınından ne çıkar? Hatta hatıranda kalan şey bile bir işe yaramaz.
Sayfa 95 - DERGÂHKitabı okudu
Reklam
Dudaklarının arasından dökülen o dumanı sanki hayatı boyunca içinde tutmuş gibi üflüyordu. İçinde bir yangınla doğmuş gibi. Ya da içinde, tüten bir enkaz varmış gibi...
Sayfa 71 - Doğan Kitap
"Evet, belki sigara içmeye sadece üç hafta önce başlamıştı ama dudaklarının arasından dökülen o dumanı sanki hayatı boyunca içinde tutmuş gibi üflüyordu. İçinde bir yangınla doğmuş gibi. Ya da içinde, tüten bir enkaz varmış gibi..."
Sayfa 71 - Doğan KitapKitabı okudu
Sabri Hoca tekrar söze başladı: - Hatırlıyor musun Molla Bey? Bir gün seninle Beykoz'a gitmiştik. O gece ben sizde misafirdim. Gece yangın olmuş, teyzenizin evi yanmıştı. Ne oldular, görelim, diye sabahleyin erkenden yola çıkmıştık. Biz vardığımız zaman ne koca konaktan, ne de mahalleden eser kalmıştı. Yalnız enkaz ortada tütüyordu. Etfaiye, tulumbacılar, fakir halk dumanı tüten kirişlerin, kararmış tuğlaların, demir parçalarının, su birikintilerinin ortasında dolaşıyor, bir şeyler kurtarmaya çalışıyordu. Küçük değersiz bir yığın şey buluyorlardı: musluk lülesi, erimemiş kurşun boru parçası, eğrilmiş karyola demiri, yarısı yanmış tahta parçası, hulâsa yanan konakla, kül olan hayatla hiçbir alakası olmayan bir yığın şey... Sen çok üzülmüştün. Çocukluğunun mühim bir kısmının geçtiği bu koca evin böyle kül olmasını bir türlü aklın almıyor gibiydi. Boyuna bana çocukken teyzezadelerinizle oynadığınız sofa ile büyük annenizin odasının yerini gösteriyordun: "Orada büyük bir ceviz sandık vardı; ne kadar merak ederdim! Her karıştırdıkça içinde yeni bir şey bulurdum. Galiba ihtiyar kadın beni memnun etmek için her defasında bu sandığa yeni şeyler koyardı. Çakı, kalemtıraş, yazı takımı, Eyüp oyuncağı, ipek mendil, Şam'dan gelme baharlı şekerleme kutuları, hülasa her açışında yeni bir şey bulurdum. Sonuna doğru bu sandıktaki eşyayı bitmez sanmaya başlamıştım. Bu sandık bana bütün bir bereket ve şaşırtıcı şeyler mucizesi gibi gelirdi. Büyükannemin ölümüne kadar hep böyle devam etti. Sonra o ölünce asıl mucizenin nerede olduğunu gördüm."
Hayat eskisi gibi devam eder. Sen o hatıralar için yaşarsın. Mucizenin kendisi değilse bile, ondan her yana sinen sır vardır, emniyet vardır. Aradığını bulmasan bile aramanın zevkini duvarsın. Sonra bir an gelir, konağın kendisi yanar. Şimdi enkaz arasında gördüğümüz insanlara benziyoruz. Bir yığın kül, kararmış direk, paslı demir, yer yer tüten duman, is ve çamur içinde işte bulduğumuz şey... Şimdi sen istediğin kadar bu artıklarla yeni bir şey yapmağa çalış; istediğin kadar şarkı, eski dünyamızı sev, ona bağlı yaşa; sihirli nefes ortadan kaybolduktan sonra elindeki çer çöp yığınınından ne çıkar? Hatta hatıranda kalan şey bile bir işe yaramaz.
Reklam
Evet, belki sigara içmeye sadece üç hafta önce başlamıştı ama dudaklarının arasından dökülen o dumanı sanki hayatı boyunca içinde tutmuş gibi üflüyordu. İçinde bir yangınla doğmuş gibi. Ya da içinde, tüten bir enkaz varmış gibi...
"Yanmış bir ev... Ateş içinde tüten enkaz altında kalmış bir servet... On sekiz yaşında yanmış bir gelin... Deli olmuş bir adam..."
Sayfa 197Kitabı okudu
54 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.