Nerde Vefâ!
Bir insan, hayatındaki insanları artıları ve eksileriyle birlikte tutar. Hal hatır sormayı bile kesenlere vefasız, en ufak bir çağrıda koşanlara vefakâr denilebilir. Vefakâr olan insan karşılık beklemeden yanımızda olan insandır. Yaptığı iyiliği az, kendisine gelen iyiliği çok bilendir. Vefasız insan, gönlü fakir olandır. Benmerkezci, kin tutan ve kusur arayandır. Vefalı insan, vefasız insanı da hoşgörendir. Sonuçta vefakâr dostunu mutlu ederek de mutlu olur…
#Eski bir doğum günü mesajı#
Senin bendeki varlığın anlatılmaz yaşanır. Aklının sınırları bunu kaldıramaz. Hayatıma yön veren, ışık tutan bi deniz feneri gibi beni çok şeyden kurtardın. Karşıma çıktığın ilk günden beri sana olan sevgim, içtenliğim bir gün olsun azalmadı; aksine pisliklerle dolu şu hayatta sen karşıma çıkan en güvenilecek insansın. Bu yüzden Sana sığınıp
Reklam
Böyledir insanoğlu, umudunu diri tutan en ufak hayale sarılıp görmek istemez gerçekleri. Bazen olmaması gerekir. Bitmesi gerekir. Bizim için doğru zannettiğimiz kişi aslında dönüm noktamızdır ve gitmesi gerekir.
Uçuh
Uçuh İnsanlara hastalık veren kötü bir varlık olarak bilinir. Dudak ve ağız kenarında görülen kabarıklıklar ve vücuttaki kızarıklıklar hep onun eseridir. Uçuk sözcüğü, günümüzde hâlâ bu hastalığı tanımlamak için kullanılır. Tedavisinde özel yöntemler uygulanır. Bir hastayı tedavi etmek isteyen şaman, hastanın falına bakar ve "Bu hasta için falan renkte falanca hayvan Uçuh görünüyor," der. Daha sonra hasta yakınlarından biri belirtilen hayvanı bulur ve keser. Eti hastaya yedirilir. Kurban eti yenirken, dişlerin kemiklere değmesi ya da kemiklerin bir şekilde zarar görmesi yasaktır. Çünkü bu parçalar kötü ruhların payı sayılır. Et yenilip bitirildiğinde, kemikler hayvanın derisinde toplanır, dualar okunur ve bu tulum boş bir araziye gömülür. Bazen de hayvan azat edilir. Bu duruma Azat Kurbanı denmektedir.
“Bu sorunların üstesinden gelmemiz pek zor olmadı. Öncelikle, hiçbir zaman besleyip, giydirip, barındırıp, insanca bakabileceğimizden fazla çocuk yapmaya kalkışmadik. Nüfusumuz çok olmadığı için bolluk içinde yaşıyoruz. Ancak bolluk içinde olmamıza karşın, bugün Batı'ya boyun eğdiren kışkırtmaya -aşırı tüketime- karşı durabildik. Gereksindiğimizden altı kat fazla yağlı besin tıkınarak damar sertliğine uğramadık. Iki televizyonun bizi bir televizyonun iki katı mutlu edeceğine inandırmadık kendimizi. Dahası, brüt ulusal gelirimizin dörtte birini Üçüncü Dünya Savaşı'na ya da Dünya Savaşı'nın küçük kardeşi bin bilmem kaçıncı bölgesel savaşa hazırlamak için harcamıyoruz. Silahlanma, uluslararası borçlanma, planlanmış yeni modeller, teknolojik yeniliklerle malların eskitilmesi - Batı'nın refahını ayakta tutan üç temel direk bunlar. Savaş, savurganlık ve tefeciler ortadan kalksaydı uygarlığınız çökerdi. Bu arada, sizler aşırı tüketim yaparken, dünyanın geri kalanı giderek batağa saplanıyor. Bilgisizlik, militarizm ve aşırı üreme batağına – ki bunların içinde en korkuncu aşırı üremektir. Aşırı üreme denetim altına alınmadıkça ekonomik sorunların çözümlenmesi için en ufak bir umut, en küçük bir olasılık yoktur.
Halka umut vermek güzeldir. Lakin tehlikelidir. Umutları boşa çıkan bir halk her şeyden soğur. Tüm yaşama sevincini yitirir.
Reklam
1.000 öğeden 531 ile 540 arasındakiler gösteriliyor.