"Tanrı'ya, onu bana bağışlaması için dua edemiyorum; ama yine de o sanki bana aitmiş gibi geliyor. Tanrı'ya, onu bana vermesi için dua edemiyorum; çünkü o bir başkasına ait."
Zavallı budala, bu denli küçük olduğun için her şeyin de küçük olduğunu sanıyorsun. Bitimsizce Yaratıcı’nın ruhu, erişilmez dağlardan kimsenin ayak basmadığı ıssızlara, bilinmez okyanusun enginlerine kadar eser ve o, sesini duyan her canlı toz parçacığına sevinir.
Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir ?
Şöyle diyordum: “Yeryüzünde şu serüven duygusu kadar bağlı olduğum başka şey yok belki. Ama bu duygu istediği zaman geliyor, sonra hemen kaçıp gidiyor. Gittiği zaman nasıl bomboş kalıyorum. Yoksa hayatımı boşa harcadığımı anlatmak için mi bu kısa ve alaycı ziyaretleri yapıyor bana?”
Bu sevinçli, akıllı uslu insan sesleri arasında yalnızım. Bütün bu adamlar, vakitlerini dertleşmekle, aynı düşüncede olduklarını anlayıp mutluluk duymakla geçiriyorlar. Aynı şeyleri hep birlikte düşünmeye ne kadar da önem veriyorlar.
Topluluk içinde yaşayanlar, kendilerini,arkadaşlarına nasıl görünüyorlarsa aynalarda tıpkı öyle görmeyi öğrenmişlerdir. Benim arkadaşım yok. Tenimin bunca çıplak olması acaba bu yüzden mi ? Buna insansız... evet insansız doğa denebilir.